KABALA VE BİLİM
21. Yüzyılın Bilimi
Newton’un iddia ediyor ki gerçeklik benim dışımda mevcut durumda, ben var olsam da
olmasam da.
Einstein’a göre, ben hızımla ilişkili olarak gerçeği algılıyorum. Gerçek benim dışımda
mevcut, ama ben hızıma bağlı olarak onu algılıyorum.
Farklı bir yaklaşım iddia ediyor ki gerçeklik benim dışımda ve bende var olanların bir
birleşimi. Bu kombinasyondan benim içimde ortaya çıkan ise bir resim ki bu resim dış
özelliklerin ve benim kendi özelliklerimin ortalaması.
Kabala’nın Bilgeliği dördüncü bir yaklaşım öneriyor – benim dışımda hiçbir gerçeklik
yok. Benim dışımda var olan şey ‘’Üst Işık’’. Onun içinde hiçbir şey yok ve herşey onun
algılanması, ben kendi özelliklerime bağlı olarak algılıyorum. Eğer ben özelliklerimi
değiştirirsem, farklı bir gerçeklik algılayacağım.
Bunun anlamı çarpıcı – gerçek aslında benim iç özelliklerimin sadece bir kopyası.
Dünyadaki en büyük bilim adamları 21. yüzyılın biliminin Kabala’nın Bilgeliği olduğunu
çoktan farkettiler.
Ders 1
Kabalanın Bilgeliği ve Bilim
Evrenin gelişimi
Bilim kapasitesinin sonuna ulaşıyor
Bilimin gelişimi, insanın kendi varlığını kontrol etmesini olanaklı kılmadı
Çevre ile uyum içinde olma ihtiyacı
Beş duyunun sınırlarını koparmak nasıl mümkündür?
Benden Kabala’nın Bilgeliği ve bilim hakkında konuşmam istendi. Bakalım konu nasıl
gelişecek.
Bize olan şey nedir? Zaten bildiğiniz gibi insanlık alma arzusunun seviyesine bağlı
olarak gelişir. Bu seviyeler köktür, sonra da alma arzusunun Alef, Bet, Gimel ve
Dalet’tidir. O kişinin alma arzusunu hissetme seviyesine, kişi çevresi ile bağlantı
kurmaya onun tarafından itilir, içinde bulunduğu yer ile ilişki geliştirmeye, içinde var
olduğu gerçeklik ile.
Kök seviyesinde alma arzusu çok küçüktür, öyle ki onun içindeki insan sadece
hayvansal zevkler için gereksinim hisseder. Hayvansal, burada bir hayvanın sahip
olabileceği gereksinimleri belirtir, bedensel diyelim. Bu arzular aileyi, yemeği ve kişinin
etrafındaki küçük bir topluluğu kapsar.
İnsanlık binlerce, hatta belki de onbinlerce yıldır gelişiyor. Baal HaSulam’ın bize
anlattığı kadarı ile ondan öncesinde bile dünya dönemlerden geçiyormuş, öyle ki
bunlarda maddeler patlamış, soğumuş, sertleşmiş ve tekrar içinde püskürmüştür.
Böyle birkaç dönem vardı, yaklaşık olarak 17 veya 18 tane, her biri otuz milyon yıldı,
sonunda dünya biyolojik yaşam için uygun bir duruma erişti. Bu noktada insan
onbinlerce yıl boyunca gelişmeye başladı, sonunda bedensel arzulardan daha fazlasını
edinerek hayvanlardan ayrılmış ve farklılaşmış olana kadar. İnsan, para, onur ve bilgi
için olan arzulara odaklandı, sonunda maneviyata varıncaya dek ki bu manevi
dördüncü derecenin – Behina Dalet – alma arzusudur.
Belirlendiğine göre 1995’den itibaren, biz maneviyat için gerçek iç arzular
deneyimlemeye başladık çünkü insan çoktan bütün önceki arzularını bitirdi. Bu arzular
hala bizim içimize girmiş durumdalar, bedensel arzular, aynı para, onur ve bilgi için
olan arzular gibi. Ama biz bütün bu dönemleri enkarnasyonlarımız sırasında
deneyimlediğimiz için, bu arzular maneviyat için olan arzuya göre önemsiz hale
geliyor. Biz diğer bütün türlerdeki ifalar ile tatmin olmadığımız bir duruma gelmeye
başladık.
Zohar’da yazar, tıpkı diğer kadim kitaplarında bu jenerasyonların sonundan bahsettiği
gibi, gelişiminin sonucunda bütün insan ırkı nasıl insanoğlunun aslında gelişmesi şart
olan alanın maneviyat olduğuna karar vereceği bir duruma ulaşacak.
Neden biz daha önce bu arzuyu alabilecek durumda değildik? Gerçek şu ki böyle bir
olasılık vardı. Baal HaSulam ‘’Kabala’nın Bilgeliği ve Felsefe’’ adlı makalesinde, böyle
bir zamanın olduğunu yazar, M.Ö. beşinci veya altıncı yüzyıl civarında, Plato ve Aristo
döneminde, Kabala bilgeleri ile felsefe bilgeleri arasında bir bağlantı olduğu zaman. Bu
zaman periyodu sırasında, dünyanın uluslarına Kabalistik bilgeliği kabul etme olasılığı
verildi. Maneviyatın içine doğru (dış gelişim) gelişmeye başlama fırsatı, öncelikli olarak
felsefi entelektüel yönlere odaklanmak yerine müsait durumdaydı ki bizim konumuz ile
uğraşmış bir kişi elde edebilirdi. Ama her nasılsa birşeyler ters gitti ve filozoflar
Kabala’nın Bilgeliğinden her ne aldılarsa, antik Yunan dönemi sırasında, bunlar ne
yazık ki felsefenin sınırları içerisinde kaldı. Kabala bilgeliği, onların kendi çalışmaları ile
filozofların dünyayı araştırmalarındaki kendi yöntemleri zamanı sırasında devam etti.
Bu iki yol arasındaki fark nedir veya bu dünyayı bilim adamları ya da Kabalistler olarak
incelemek arasındaki fark? Fark oldukça esaslıdır, çok köklü ve tamamen
kutuplaşmıştır. Nasıl?
Sorun oldukça basit. Bizim ruhumuz zevk alma arzusudur ve bu zevk alma arzusu beş
giriş ile beş çeşit zevki hissetmekte, ki bunlar görme, duyma, koklama, tatma ve
dokunma ile alınır. Ne oluyor? Ben dışarıdan, hakkında birşey bilmediğim bilgiyi
bedenimdeki beş açıklık aracılığı ile alıyorum. Benim bir beynim var ve hafızam,
aldıklarımın hepsi her türlü sistemin içinde öyle ki onların aracılığı ile farkına varmaya
ve tanımlamaya başlıyorum, ilk başta eğitimime bağlı olarak, karakterime ve sonra
bizim hala bilmediğimiz insanın içinde olan her çeşit fonksiyon aracılığı ile birşeyleri
fark etmek, onlardan zevk almak, onları reddetmek ya da onları yakına getirmek.
Benim dışımda ne olduğu ile ilgili bütün bilgi alımları aslında benim kabımın içindeki bir
noktada birleşiyor ve benim içimdeki, kendimdeki, asla dışarı çıkmıyor. Ben yeni
yöntemler geliştirebilirim, görme için olan bir mikroskop veya bir teleskop gibi, ya da
duymak için olan her tür radarlar gibi, vb. Bunun anlamı basitçe benim açıklıklarımı
genişlettiğimdir, ben onların duyarlılığını büyütüyorum ve sonra farzedildiğine göre
daha çok hissediyorum. Onlar daha hassas hale geliyor ve sonra ben içeride daha çok
fazla bilgi alıyorum, ama onları hala içe alıyorum. Onlar orada işlem görüyor ve
çoğalıyor, bana dünyanın resmini veriyor, bu yolla yapılan dünyanın resmi değişiyor.
Birkaç bin yıl önce sahip olduğumuz dünya görüntüsü ile karşılaştırıldığında, bugün
farklı – ben dünyayı daha iyi tanıyorum, birşeylerin neden olduğunu biraz daha fazla
biliyorum, bir şekilde onların arasındaki bağlantıyı biliyorum. Ancak hala, araştırdığım
herşey, incelediğim şeyler beş duyum aracılığı ile geliyor. Gerçekte, hem felsefe hem
de bilim farklı bir gelişme yolları olmadığı için bu yöntemi kullanıyor. Ne kadar çok
aygıt veya alet yaparsak yapalım, bedenimiz hakkında bütün seviyelerinde ne kadar
çok bilirsek bilelim, psikolojik, psikosomatik, biyolojik ve fizyolojik seviyelerde, onu
sadece bu beş açıklığımız ile algıladığımız yol ile bileceğiz. Bizim dışımızda ne olduğunu
bilmenin bundan daha fazla olasılığı yok.
Bilim adamları otuz veya kırk yıl önce bu sorunu fark ettiklerini söylüyorlar. Onlar
yöntemlerini tükettiler ve öyle ki bugün bizim keşfettiklerimiz sadece kendi içimizdeki
ek bağlar ve dünya ile ilgilendiğimiz yollar. Bütün bu araştırma sadece iç
soruşturmalar aracılığı ile yapılır öyle ki bunlar ile birlikte kanıtlanmıştır ki bizim ne
gerçeklik üzerinde ne de kendi var oluşumuz üzerinde bir kontrol sağlamamız mümkün
değildir. Biz içeriği sadece kendi içimizde algılayabiliriz. Bir şekilde kendimizi zararı
azaltmak için çevreye göre yeniden düzenleriz. Bizim bilimden öğrendiğimiz esas şey
her hücrenin, her bedenin, sadece çevresi ile denge içinde ise var olma hakkı
olduğudur. Hücre üzerinde hareket eden güçlerin oluşumu ve onun reaksiyonuna
‘’Homeostatis’’ adı verilir. Bir denge olmak zorundadır. Bu olmadan beden acı çeker.
Ve öyle ki en basit ve pratik şekilde bile, biz doğamızın veya evrenimizin dışında bir
takım çalışmalardan bahsetmiyoruz. Bilim bize normal var oluşun olasılığını bile
veremez. Biz sadece içimizde algılananları çalışabiliriz ve bizim dışımızda olan şeylerin
her ise onların kurallarını bilmeyiz. Dışarıda genel bazı kurallar var veya bizim
bilmediğimiz gerçekler. Eğer biz onu bilseydik, bir şekilde bu kural ile aramızda bir
denge sağlamayı başarabilecektik ve sonrasında da farklı bir hayatı hak edecektik,
‘’iyi’’ bir hayatı. Bu demektir ki, biz kendimizi bir varlık olarak sınırlanmış, birkaç on yıl
yaşayıp ve sonra yok olan katı bir beden olarak hissetmezdik. Eğer bu genel kural ile
eşitlenebilseydik, onun gibi yaşayabilseydik, onu kendi üzerimizde kabul etseydik o
zaman sonrasında bedenimiz tamamen farklı bir şekilde işlerdi.
Benim size aktardığım, modern bilim adamlarının söylediği şey, hala Kabala’nın
Bilgeliği değil. Bu bilim adamlarının vardıkları yer ve son zamanlarda bu konu ile ilgili
oldukça fazla makale var. Bu onların son yirmi yıl boyunca vardıkları sonuç. Onlar
bunu keşfettiler çünkü bilgi için olan arzu, maneviyat için olan arzudan önce gelir. O
maneviyat için olan arzuyu getirir; insana aslında gerçekle ilgili bilgimizin ne kadar
kısıtlı olduğunu kanıtlar. Biz dış gerçekliği bilmiyoruz, bizim dışımızda işleyen kanunları
bilmiyoruz ve biz onları bilmediğimiz için onlar ile dengede olamayız. Ayrıca, biz
geleceğimizi belirleyemeyiz ne de kaderimizi değiştirmek için bize ne olacağını
bilemeyiz. Basitçe bizler kendi içimize kapandık ve her ne olacaksa – olacak. Felsefe
değil veya bilim hiç değil, ne kadar gelişirsek gelişelim, bunların hiçbiri bize dış
gerçekliği anlamada yardım etmeyecek. Ve şu anda olan şey bu, güncel bilimsel
gelişmelerin son aşamasında. Bilim adamları Kabala’nın Bilgeliğini fark etmeye
başladılar. Şu anda piyasada olan her türlü ve onların daha önceden her türlü
yöntemlerle denedikleri Kabala’nın Bilgeliğini değil, ama bizim materyallerimizi, benim
toplantılarımıza getirdiklerimi. Neredeyse anında ortak bir dil bulduk. Bilim aynı
anlayışa oldukça çabuk ulaşıyorlar ki bu onların ihtiyaç duydukları şey ve bu gelişimin
bir sonraki adımı çünkü bilim sadece kavranabilecek ve beş duyu ile çalışılabilecek
şeyleri ele alır. Onlar beş duyunun dışına çıkmanın önemli olduğunu anladılar, ama
bunu nasıl yapacaklarını bilmiyorlar.
Ders 2
Ben ve Benim Dışımdaki Gerçeklik
Newton – Objektif bir gerçeklik var
Einstein – Gerçeğin algılanması gözlemcinin hızına bağlıdır
Gerçeklik benim kim olduğum ve benim dışımda olanın birleşmesinin sonucudur
Kabala – Benim dışımda hiçbir gerçek asla yok
Özelliklerimi değiştirmem ve farklı gerçekliği algılamam mümkün mü?
Binlerce yıl boyunca, Newton’un çağına kadar, bilim bir gerçeklik olduğu inancına bağlı
olarak gelişti ve gerçekliği araştıran insan vardır. Ve öyleyse ben bu dünyada var
olmadan, insanlığın mevcudiyeti olmadan, dünyada hiçbir hayat olmadan, gerçeğin
kendi kendine var olabilmesi mümkündü. Biz olsak da olmasak da, objektif bir şekilde
bir şeyler bizim dışımızda var olmakta. Zaman geçtikçe, ileri araştırmalar kanıtlandıkça
bir önceki karar mutlak doğru değildi ve bu keşfedildi, ancak, öyle ki bizim gerçek
algımız bize bağlıdır. Einstein bu olguyu, gerçeği gören ve inceleyen kişi olan
gözlemcinin hızına bağladığı kavramını Newton’un kanunlarına eklediği zaman ortaya
çıkardı, açığa çıkarmaya başladı, yaklaşık ışık hızına yakın biz hızda hareket etmenin
gerçeğin değişmesini sağladığını açığa çıkararak. Ne zaman ki bizim algımız değişir, biz
değişiriz, her kim ki gerçekliği araştırıyorsa değişir. Burada Einstein’ın bilim
dünyasında devrim yarattığı çok önemli bir nokta var. Kabalistik bakış açısından,
gerçeğin göreceli olması iddiası dışında bu buluşta bir yenilik yoktu, bu gözlemlemeye
ve gözlemcinin onunla olan ilişkisindeki noktaya bağlı değişikliğe göre olan yönteme
bağlı. Bu demek oluyor ki benim anladığım resim bana bağlıdır ve benim dışımda var
olmamaktadır, benim var olup olmadığıma bakılmaksızın.
Bu Einstein’ın 1920’den olan teorisiydi. Daha sonrasında, daha ileri araştırmalar
sonrasında, bilim adamları gerçeğin sadece onunla ilişkili olan gözlemcinin hızına bağlı
olmadığı sonuncuna vardılar, ama öyle ki gerçeklik özneldir – tamamen gözlemcinin
onu algılama kapsamına göre var olur. Ve o zaman benim içimde oluşan resim benim
ne olduğum ve benim dışımda ne olduğunun bir ortalamasıdır, öyleyse benim
algıladığım her şeyi, kendi özelliklerim ile algılıyorum. Eğer benim özelliklerim değişirse
– resim de değişir. Aslında olan şey budur, tıpkı hayvanlarda gözlemeyebildiğimiz gibi,
öyle ki onlar doğada bedenen bize yakın oldukları halde hala gerçeği farklı algılıyor ve
farklı görüyorlar. Eğer bizler farklı şekilde oluşsaydık, beş yerine on veya yirmi tane
duyu ile eğer başka duyularımız olsaydı ya da gerçeği farklı bir kavrama ile anlıyor
olsaydık, o zaman elbette ki gerçeğe ait sahip olduğumuz resim farklı olurdu. Gerçeği
görme veya duyma dışında farklı duyular ile algılasaydık, başka bir şey kavrardık.
Peki, ne kavrardık? Diğer niteliklerimize bağlı olarak bize göre kolaylıkla görünen her
ne olurdu?
Öyleyse Newton’a göre, ben var olsam da olmasam da gerçek benim dışımda vardır.
Einstein’a göre ise gerçek benim dışımda vardır, ama ben onu hızıma bağlı olarak
algılarım. Ve burada gerçeğin benim dışımda olan ve benim bir kombinasyonum
olduğu iddiasına yaklaşılıyor, oluşturulan resim dış ve iç niteliklerin bir ortalaması.
Kabala’nın Bilgeliği dördüncü bir yaklaşım getiriyor, benim dışımda hiçbir şeyin var
olmadığı iddiası. Benim dışımda var olan tek şey bizim söylediğimiz şekli ile ‘’Üst Işık’’,
tek, eşsiz bir güç ki bu hiçbir şeyi kapsamıyor ve ben ondan her ne algılıyorsam, kendi
özelliklerime bağlı olarak kavrıyorum – eğer ben özelliklerimi değiştirirsem farklı bir
gerçeklik algılayacağım. Bu demek oluyor ki gerçek sadece benim iç özelliklerimin
yeniden oluşturmasıdır. Biz bugün bunu çoktan bu sonuca ulaşmış olan bilim adamları
ile tartıştığımız zaman, onlar bunun gerçekten bir sonraki adım olduğunu fark
ediyorlar.
Ama bilim adamlarının hala bir sorusu var – eğer bu benim özelliklerime bağlı ise, o
zaman ben bu özelliklerim ile ne yapabilirim? Ben bu şekilde doğduğuma göre,
mikroskoplar, teleskoplar, her çeşit aleti kullanarak hislerimi genişletemez miyim?
Hayır. Onunla ben özelliklerimi değiştiremem; ben dış hiçbir şey çalışmıyorum. Biz
dışarıda ne olduğunu bilmek istiyoruz ve söylediğim gibi o yok. Ama dışarıda birşeyler
mevcut, bana baskı uyguluyor. Eğer biz onunla eşitlenmiş olsaydık, ben dış gerçeklik
gibi eşit özelliklere ulaşırdım, bedenden tamamen çıkardım. Beş duyu ile daha fazla
sınırlanmayan bir şey hissederdim, hayatın ve ölümün ötesinde, zamanın, alanı ve
mekanın ötesinde bir şey. Adlandırıldığı şekli ile ‘’biyolojik insan’’ olmaktan tamamen
çıkardım ve diğer duyuların var olduğu bir seviyede var olurdum, başka algıların ve
başka duyumların var olduğu. Bilim adamları bunu kabul ediyor ve bununla hem
fikirler, ama bunun mantıksal olarak nasıl mümkün olduğunu bilmiyorlar. Kavram tıpkı
gönüllülük ve onu alma arzusu gibi çoktan var olmuş durumda.
Kabala’nın Bilgeliğine göre bizim duyularımızda hiçbir değişiklik yapmaya ihtiyacımız
yok. Onları hayvani yani sadece oldukları şekli ile bırakabiliriz. Kabalalistler bundan
binlerce yıl önce zaten yazdılar ki bu tür bir anlama ile bu dünyadaki var oluşumuzu
geliştiremeyeceğiz. Duyularımızı genişletmek, duyularımız hakkında daha çok detay
bilmek, onların dışarıyı nasıl algıladığı, bize var oluşumuzda yardım etmeyecek çünkü
biz sadece kendimiz hakkında öğreniyoruz, içte nasıl olduğumuz hakkında. Bize bunu
ne verecek? Kendimiz ile dışarıda olan şey arasında güçlerin bir dengesini kurmaya
yakınlaşmıyoruz. Bizim dışımızda olanın genel gücü ile içimizde olanın bizim üzerimizde
hareket etme şekli arasındaki fark, sürekli olarak bize baskı uyguluyor ve içimizde bir
acı çekme hissi uyandırıyor.
Ve öyleyse bizim dışımızda olan gerçekliğin bu genel kanunun, ‘’sonsuz saran ışık’’ adı
verilen kural bize baskı uyguluyor. Bu beş açıklığı kullanmak bir sorun değil, ama amaç
farklı – öyle ki bizim onunla eşitlenmemiz. Her hücre, bu dünyada var olan her biçim
sadece onun çevresi ile dengede olma koşuluna bağlı olarak var oluyor. Bu toplumun
her seviyesinde geçerli, aile, madde özellikleri, sıcak ve soğuk, her ne olursa – durum
bu.
Kabala’nın Bilgeliği şunu söylüyor: eğer kusursuz var oluşa ulaşmak istiyorsak, tek
yapmamız gereken bu kuralı kopyalamak, dışarıda var olan bu nitelik, ‘’sonsuz ışık’’,
bizim üzerimizde, içimizde, öyleyse bu gerçekten bizim kuralımız haline gelecek – öyle
ki iç ve dış kanunlar eşit olacak. Sonrasında biz biyolojik hayatlarımız ile
sınırlanmayacağız, bu beden ve onun beş duyusu ile. Duyular var – biz yaşıyoruz,
duyular yok – biz bilmiyoruz, tıpkı ölmüşüz gibi, farklı bir var oluşa gitmiş. Şimdi
yapabiliriz, yaşamımızda, algımızdan çıkar ve dışarıda olduğu gibi gerçeği kavrarız.
Genişlemeye göre gelişiriz, içteki alma arzusu daha büyür, Behinat Shoresh’den Alef,
Bet, Gimel, Dalet’e, bu genel kuralla çelişkili olarak daha çok olmak için gelişiriz.
Şoreş, Alef veya Bet’in işlenmemişliğinde biz hala ona çok zıt değiliz. Ama Gimel veya
Dalet’in işlenmemişliğinde tıpkı bizim zamanımızdaki gibi, daha çok ve daha çok ıstırap
deneyimlemeye başlarız ve bütün dünya çile içindeymiş gibi gelir, yönünü şaşırmada,
her seviyede yön kaybetmede; ekonomi, eğitim, her ne olursa. Artık aile bağları yok;
insanlar uyuşturucuya ve benzeri şeylere kaçmak istiyor. Neden? Çünkü biz Dalet’in
işlenmemişlik seviyesindeyiz ki bu gelişimin çok yüksek bir seviyesidir ve saran ışık ile
büyük bir çelişme içindedir.
Ortaya çıkan şu ki gelişimin kendisi bizi bu duruma getirmiştir, kendimizi
dönüştürmeye başlama ihtiyacı duyduğumuz duruma, gerçeğin bizim iç algımız ile
bağlı olmadığı, ama dış gerçeklik ile bağlı olduğu. Yakın zamanda bilim adamları ile bir
toplantıdaydım, aralarından bazıları Nobel ödülü almış kişiler ve basın ile
tartışmalarımız ve röportajlarımız oldu. Onların çizdikleri grafikler bizimkilere benziyor
ve onların söylediklerine göre yaklaşık olarak 1995’den beri bilimin daha fazla
gelişemeyeceği bir duruma gelmeye başladık, o artık bize homeostatisde olmamıza,
çevremiz ile dengede olmamıza daha fazla yardım edemiyor.
Ve böylece, Zohar’da ve diğer Kabalistik kitaplarda yazdığı gibi, Kabala’nın Bilgeliği için
duyulan ihtiyaç artıyor, Kabala’nın insan ırkının ortak, esas bilimi haline gelmek
zorunda olduğu anlayışı. Bunun nedeni insanlığın bütün diğer yöntemlerden yorulmuş
olması ve ortak kanunu bilmenin önemini anlamaya erişmeleri. Bu genel kural,
Einstein’ın açığa çıkarmayı umduğu, bizim içinde var olduğumuz bu genel alan, bütün
maddelerin tıpkı iri parçaların güçlerin ağında tabakalandığı gibi yerleştiği yerde,
sadece ‘’Yaratan’’ adı verilen bir kural var veya yaratılan varlıklara ihsan etme kuralı.
Bu kural bize onunla daha fazla uyum içinde olduğumuz bir duruma ilerletmek için
baskı uyguluyor.
Bu olgu bilim adamlarına ileri sürüldüğü zaman – dördüncü teoriye göre hareket etme
ihtiyacı hakkındaki – onlar bunu anladı. Onlar insanın değişmeye ihtiyacı olduğunu
anladı çünkü tarafsız bir gerçeklik yok, gerçek bizim niteliklerimize bağlı olarak
algılanıyor ve eğer biz nitelikleri bu tek genel kurala göre değiştirecek olursak
tamamen farklı bir şeyi açığa çıkaracağız. Biz şu anda onlarla çok gelişmiş bir
durumdayız, ortak kitaplar yazmaya başlıyoruz ve beraber araştırmalar yapmaya, bu
gerçeğin tümlevsel bir araştırması. Bu ilerleme öyle ki şu anda entegral bilim için
uluslararası bir ekip var ki bu bütün bilimleri Kabala’nın Bilgeliği ile bütünleştirecek.
Umuyorum ki ileriki birkaç ay içerisinde bunu görme erdemine erişeceğiz veya bir iki
yıl içerisinde, Kabala’nın Bilgeliğindeki gerçeğin nasıl oluştuğu hakkında insanlığa
gerçek bir cevap sağlayan büyük gelişme fark edilecek. Ve bu cevap, gerçeğin sadece
bir resim ve bizim özelliklerimizin bir yansıması olduğu. Onu biz inşa ediyoruz ve
çevrede bana ne mevcut gözüküyorsa benim duyularım yüzünden öyle gözüküyor.
Eğer ben genel kurala göre duyularımı değiştirebilseydim, benim dışımda olan
özelliklere göre, o zaman tamamen farklı bir gerçeklik görürdüm, yaşamak, üstesinden
gelmek ve var olmak için bütünüyle yeni yetenekler edinirdim. Bu sadece duvarlardan
geçmek veya onun gibi başka saçmalıklar olmazdı, ama tamamen zamanın, mekanın,
hareketin, yaşamın, ölümün, vb. ötesinde bir duyum içinde yaşamak olurdu.
Bunu ilk defa duyan biri için bu gerçekdışı gibi gelebilir, aynı rüya görmek gibi. Ama bu
tamamen bilimsel, pratik bir yaklaşım.
Baal HaSulam makalesinin sonunda yazar, ‘’Kabala’nın Bilgeliği ve Felsefe’’ öyle ki ‘’.bu
nedenle, İsrail için materyalistik psikojinin keşfi gibi bir zafer asla olmamıştır ve
teolojik felsefe üzerine son bir darbe atması kadar. Ve o zamandan beri, her kim
Yaratan için hasret çekiyorsa,.’’ (demek istenen her kim bu dış gerçekliği bilme arzusu
duyuyorsa) ‘’. Kabala’ya onun hak edilmiş onur makamına dönmek zorundadır – onun
özgün sahibi olan şerefe dönmelidir.’’ Anlamı ise entegral bir yol ile bütün diğer
bilgeliklerin üzerinde olan Kabala’nın Bilgelinin yeridir, böylece onlar onun içine dahil
olabilecekler. Diğer bütün bilgelikler sadece bizim içselliğimiz ile ilgilenirken,
görüşümüzü, duyuşumuzu ve duyularımızı geliştirmek ile, Kabala’nın Bilgeliğinin bizim
dışımızda olan bir gerçeği bizim için açtığını bilmek önemlidir ve sonrasında bizim
üzerimizde etkisi olan bütün kuralları bilebiliriz.
Genişlemek için biz bu genel kural ile eşitlenmeye başlarız, bizim dışımızda ne olduğu
ile birlikte kendimizin parçalarını tanımlamaya, bu kuralı doğrultmaya başlarız ve onun
bizim üzerimize davrandığı yolu. Bu şekilde, günlük varlığımızı kontrol etmeye başlarız,
aynı bütün gerçeği olduğu gibi, bütün var oluşu ve evreni. Bu aslında çok eski
filozofların anlamadığı şeydir ve işte bu nedenden dolayı felsefe yolu ile
düşünmüşlerdir, iç aklı çalışma yoluyla, dış değil, onlar gerçeği kontrol etmeyi
başarabilirlerdi.
Burada eklemek istediğim birşey var, öyle ki tarih boyunca olanlar felsefenin birkaç
yüzyıl önce bittiği yerdedir, o materyalistik psikolojiyi geliştirmeye başlamıştır, bizim
niteliklerimiz ile ilgili bilim anlamında, duyularımız hakkında ve duyularımız üzerinden
dünyamızı nasıl kavradığımız hakkında. İşte bu nedenle bugün sınırlı olduğumuzu
görebildiğimiz bir duruma eriştik. Biz sadece kendi içimizde olan şeyleri algılarız ve
bundan çıkmak, kendimizden çıkmak için, Kabala’nın Bilgeliğine ihtiyacımız var.
Ders 3
Biliminsanları Kabala’yı Keşfediyor
Genel kural ile uyum dereceleri
Gelişimin doğru yolu
Peygamberler neyi tamamlamayı başaramadı?
Kendimi nasıl tanıyabilirim?
Daha fazla ne eklenebilir? Bu kuralı anladığımız gibi, biz oldukça aşamalı olarak onunla
eşitlenmeye başlarız. Bu bizim onunla eşitlendiğimiz aşamalı yol ise Dünyalar adını
alır; Asiya dünyası, Yetzira dünyası, Beria dünyası, Atzilut dünyası vb. ta ki biz bütün
kural ile eşitlenene kadar, ki buna Ein Sof (Sonsuzluk) dünyası denir. Dış gerçekliği
kavramada 125 aşama vardır. Biz kendi formumuzu eşitler ve kendimizden çıktığımız
uzantıda bu kural ile tanımlarız ve büyümeye göre kendimiz için hareket edebilecek
duruma geliriz ve bu kural ile aynı şekilde hissederiz, anlamı – hiç bir kategoride
sınırlanmamak, hiç bir yönde.
Bu aslında gerçekliğin amacıdır, herkesin ve bütün gerçekliğin ulaşmak zorunda
olduğu. Bizler aslında bu sürecin başında değiliz, biz son gerçekliği anlamaya ve
onunla eşitlenmeye başlıyoruz. İşte bu nedenden dolayı bu çok zor bir zaman, çünkü
gerçekliğin genel kuralı öyle bir şekilde hareket ediyor ki bizi onu bilmeye ve onunla
eşitlenmeye zorluyor. Bu takip eden her nesil için daha kolay hale gelecek çünkü bizler
bu süreci başlatan ilk kişileriz. Bunu bütün dünya genelinde bizim sınıflarımıza ulaşan
insanlarda görebiliriz, her geçen yıl anlamanın daha kolay olduğunu, insanlar bunları
kendi kendilerine anlamaya başladılar, kabul etmeye ve gerçeğin bu olduğunu
görmeye. Bunu sıradan bir insan bile, zamanında Grek filozoflarının kavrayamadığını,
kavrayabilir ve kabul edebilir.
Şimdi, ben ne zaman bundan otuz, otuz beş yıl önce Rusya’da olduğum sırada beraber
çalıştığım bir bilim adamı ile karşılaşsam, onları hatırladığımdan çok daha farklı
buluyorum, öyle bir şekilde ki bunu onlardan ummazdım. Biz şimdi Amerika’yı
dolaşmak üzereyiz ve orada bilim adamları ile görüşmelerimiz olacak. Ben bizim onlara
gerçekten götürdüğümüz şeyleri içtenlikle karşılayacaklarını umuyorum; öyle
insanlardan davetler alıyoruz ki onların hiç bir zaman kuru bilim yolu dışında bir yol ile
düşüneceklerini beklemezdim.
Bu aslında benim hakkında konuşmak istediğim fikir – bilimsel yaklaşım, hepsinin
içinde nasıl algılanacağı, Kabalistik yaklaşımın tersi olarak ki bu dışarıda ne olduğunun
görüntüsünü sağlar.
Soru: Kabala ilmi kim için tasarlanmıştır?
Ben bilim hakkında konuştuğum zaman onu İsrail ile ilişkilendirmiyorum, bu bütün
insan ırkına ait. Biz gerçek algımızı değiştirerek basit şekilde ortak üst güç ile dengeye
doğru hareket ediyoruz. Bunu yaparak, kendi üzerimizde baskı ve acı çekmek yerine
daha yararlı, daha rahat bir gelişme çiziyoruz. Eğer bu fırsatı daha önce kullanmış
olsaydık öyle ki insanlık Greklerin zamanında para, onur, bilgi ve maneviyat dışında
herşey üzerine olan arzular ile konu dışına çıkmadan yapsaydık, o zaman tamamen
farklı bir şekilde gelişmiş olurduk, bu öyle bir yol ki peygamberler bize bunu getirmeye
niyet etmişler ama başarılı olamamışlardır. Baal HaSulam’ın yazdığı budur ki filozoflar
ile peygamberler arasında büyük bir bağ vardır, ancak bu bağ sonuç getirmede başarılı
olamamıştır. Biz şu anda hemen hemen o yere dönmekteyiz, bilim 3000 yıldan fazla
geliştikten sonra, hayal kırıklığı getirdikten ve anlama gelişimin dış gücü tanımaya
doğru gelişmek zorundadır ve bizim çalıştığımız iç deneyimlere değil.
Soru: Çalışan birinin genel kuralı kavramak için ne kadar zamana ihtiyacı
vardır?
Bunun ne kadar zaman alacağını bilmiyoruz, ama bu önemli değil, çünkü biz
yolumuzda doğru yönde çalışmaya başlar başlamaz, bizim ile genel güç arasındaki
dengeyi kurmaya doğru olan, en kısa zamanda yararlı sonuçları deneyimlemeye
başlarız. Şüphesiz, ben bunu şimdiden görebiliyorum, belki diğerlerinden daha fazla;
dönüşüm şimdiden oluşmaya başladı. Dünyada önemli bir yanıtlama var, tamamen
uzak olanlardan bile ve hatta bu bilgelikten habersiz olanlardan bile. Biz anti-
Semitizm’de veya benzer ifadelerde pozitif hiçbir şey görmüyoruz, onların olumsuz
olduğunu düşünüyoruz, şu anki zamanda onlar bize korkunç gözüküyor, ama bu aynı
zamanda oluşan değişimin bir parçası. Şimdi bu konuyu oturtmanın zamanı değil, ama
biz mutlaka ki kısa sürede bunu göreceğiz.
Kabala’yı gerçekten iyi, saygın bir konumda görmek için 2020’ye kadar beklememiz
gerekmeyecek. Bence bu çok daha yakın zamanda olacak. Bu bize bağlı, bizim ne
kadar çok çaba göstermemize bağlı, çünkü ana bileşende bütün denge bize bağlı, bilim
adamlarına veya dünyanın diğer uluslarına değil. Bu süreci başlatanlar bizleriz ve
maalesef ki bu sadece bize bağlı. İşte bu nedenden dolayı bütün milletler ve
gerçekliğin bütün kısımları dışında en büyük baskıyı biz hissediyoruz. Eğer biz nedeni
anlayabilecek durumda olsaydık ve bir fark yapabilecek, o zaman her şey hallolurdu.
Bütün dünya ıstırap çekiyor ve biz sorumluyuz.
Soru: Araştırmanın sonucu kişinin doğasına mı bağlı?
Evet. Ve bunu sadece ben söylemiyorum; bilim iddia ediyor ki araştırmanın sonuçları
tamamen çalışmayı yapan kişiye bağlıdır.
Soru: Öyleyse bu demek oluyor ki onlar Kabala çalışmaya ve özelliklerini
değiştirmeye ihtiyaç duyacaklar?
Onlar Kabala çalışmak istiyor. Biz şimdi Moskova’da bir enstitü inşa ediyoruz, tıpkı
çalışmanın diğer alanlarındaki diğer bütün enstitüler gibi, bu Bilimler Akademisi
denetimi altında işleyecek, ‘’Entegral Enstitü’’ adı ile burada bilim adamları ve bölüm
başkanları bütün bilimler ve Kabala’nın Bilgeliği arasında bir bağlantı teşkil etmek için
temsilciler olarak hizmet verecekler. Bu zaten başlamış durumda; ben bundan iki hafta
önce oradaydım ve enstitü tesis edilmişti ve şimdi umutla çalışma tamamlanıyor,
üstelik Amerika’da da bir yıl içinde bu tamamlanacak. Bu bilim adamları Kabala ilminin
önemini fark ettiler ve bütün öğretmenlere bunu aktarmayı kabul ettiler. Rusya’da
öğretmenlerin profesyonel eğitimi için ulusal bir enstitü var ve o şimdi Kabala’nın
Bilgeliği hakkında zorunlu bir ders içerecek. Bu yüzbinlerce insanı tabi kılacak. İsrail
bunu tamamlayacak olan son devlet olacak, her zaman ki gibi, biz ne yapabiliriz ki?
Soru: İsrail’in sonuncu olacak olması, İsrail devletinin işlenmemişliğinden mi
kaynaklanıyor?
Doğrusu işlenmemişliğe bağlı olarak böyle oluyor, İsrail Devleti en işlenmemişi,
doğaya göre en ‘’şeytani’’ olanı. Bu açık, bu millet hakkında ‘’gerçekçi’’ olduğu
yazılmıştır, inatçı, ama İsrail Ulusu bir şekilde öğrenmek zorunda kalacak, bu uzun bir
zaman alacak olsa bile. Biz tekrar bilim adamlarına dönebiliriz ve umarım ki ulus
onların anlayışlarından birazcık kazanır, ama onlardan ulusun geri kalanına ne kadar
aktarılacağı şüphe götürür. Umarım, bunun Rusya ve Amerika’da nasıl geliştiğini
gördüğü zaman, İsrail iyi baskıyı hissedecektir ve kendini birazcık da olsa acı
çekmeden kurtarabilir. Genel güç herkese baskı uygulamaya devam ediyor; Üst Güç
ile formun eşitliğini sağlamak için onu bilmeye ve onun eşitlenmeye herkesi mecbur
edecek, iyi ya da kötü yolla fark etmez. Öyleyse umalım ki İsrail kendini darbelerden
biraz kurtarır ve iyi sonuçları elde etme zamanını kısaltır. İsrail’de bu oldukça zor, ama
bu değişiyor.
Soru: Bilim adamları değişim isteği ile nasıl başa çıkıyor, daha önce hiç var
olmamış bir istek ile?
Eskiden bilim adamının kim olduğu önemli değildi, karakterinin ne olduğu veya
niteliklerinin ne olduğu. Biz bilim adamlarının ne kadar kibirli olduğunu biliriz, saygı ve
egemenliği ne kadar çok talep ettiklerini. Hatta bilim adamlarının oldukça büyük
miktarda enerji ve isteme gücünün olduğu apaçık ortadadır. Ben onları iyi biliyorum.
Onlar herşeye hazırlar; hiçbir rahatsızlığı umursamazlar, bazen kendi hayatlarındakini
bile. Bu insanlar kendi fikirlerine oldukça adanmışlardır. Onlar çalışmaları aracılığı ile
şimdiye kadar öğrendikleri herşeyin bir yalan olduğunu fark ettiler, çünkü bilimsel
sonuçlar onu çalışan kişiye bağlıdır ve çalışan kişinin nitelikleri değişkendir ve bu
nedenle binlerce yıl boyunca bilimsel araştırmalardan çizilen bütün sonuçlar gerçek,
sağlam bir yapı değil. İşte bu nedenle onlar basitçe dinlemek istiyorlar, daha ileri
doğru gitmeye hazırlar, başka seçenekleri yok.
Ve bu yüzden onların soruları şu: eğer ben şimdi gerçeği çalışıyorsam ve ilk olarak
kendi özelliklerimi çalışmam gerekiyorsa, kendimi nasıl tanıyabilirim? Ben neyi
kapsıyorum? Araştırmayı nasıl yaparım? Böyle bir insan şimdiden kalpteki noktadan
konuşmaya başlamıştır, On Sefirot’dan ve Direk Işık ve Yansıyan Işık kavramlarından.
Onlar bunu kavrıyor çünkü Kabala’nın Bilgeliği olağan bilimlerde var olan güçleride ele
alıyor, tıpkı Reşimot gibi , direnmenin gücü, alma arzusu gibi. Örneğin, ben onlara
‘’Açılış’’ kursunu öğrettiğim zaman, (konuşma formatında, 600 sayfalık bir kitap ki bu
kitap benim açıklamalarım doğrultusunda Rusça olarak basılmıştır), şimdi onlar bunu
düzenli olarak çalışmayı adet edindiler. Zaman geçtikçe onlarla uzun zaman periyodları
halinde konuşmaktan yoruldum. Bir seferde beş altı saat oturup materyele konsantre
oluyorlardı. Bu farklı bir insan tipi. Onlar bu materyali oldukça ciddi bir şekilde kavrıyor
çünkü sonuca kendi kendilerine ulaştılar, öyle ki eğer bir insan özelliklerini dış doğaya
göre değiştirirse o kişi dış olan şeyleri çalışmaya başlar. Bu Newton’un istediği şeydi,
tıpkı diğer bilim adamları gibi, esasında çalıştıklarının bu olduğunu düşündükleri şey.
Ve şimdi sonuca ulaştılar ki bu sadece araştırmacı aynı zamanda sisteminde dışına
çıktığı zaman mümkündür. Buna ulaşmak için olan yöntem Kabala. Size dünyanın
meşhur bilim adamları tarafından yazılmış binlerce makale gösterebilirim, Nobel
ödüllülerden, gerçeği ve onun algısını tartışan, araştırmayı ve kaderi, bizim gerçek ile
olan ilişkimizi. Siz muhtemelen bu makaleleri benim veya bizim gruptan birinin
yazdığını düşüneceksiniz. Bunları internet sitemize koyduk, ‘’Bilim ve Kabala’’ adlı
bölüme.
Ders 4
Araştırmanın Kapsamı
Bilgiden maneviyata geçiş
Yeni yaklaşımı işlemek için zaman gerekli
Dıştaki yerine içtekini çalışmak
Bizim dışımızda olan güç ile bağlanmak
Soru: Eğer bilim adamlarının içindeki maneviyat için olan arzu henüz
gelişmediyse, onlar neden Kabala’nın Bilgeliğini çalışmak istesinler?
Onlar Kabala’ya kendi çalışmaları ile ulaşıyorlar, gerçeğin araştırmasına devam etmek
ve var olduğumuz dünya hakkında gerçeği bilmek için bunu gördükleri zaman, onlar
kendilerinin dışına çıkmak zorundalar, böylece bedenleri ve özellikleri tarafsız çalışmayı
önlemez. Bu onların çoktan fark ettikleri birşey. Bu noktadan ileri doğru, onlar bizim
yöntemimizi kabul etmek istiyor. Şöyle diyorlar: ‘’Sizin yönteminiz bedenden çıkmaya
yardım ediyor mu, beş duyudan çıkmaya, onların üzerine çıkmaya? Lütfen bana
yöntemi verin.’’
Bu, elbette ki, akli bir yaklaşım, bilgi için bir arzu; onlar hala işlenmemişliğin üçüncü
seviyesindeler, Gimel de Aviut, daha dördüncü seviyede değiller, Dalet, ama bu zaten
bir giriş noktası. Ama Gimel de Aviut’dan itibaren onlar bunu hissetmeye başlıyor. Ben
onlara ne açıklıyorum? Onlara basitçe çalışmanın kendisinin (insanın) dışında olan
konum farkındalığını onlara getireceğini söylüyorum. Bu gerçekten böyle. Çalışmanın
yardımı ile biz yavaşça kendimizin dışında olan var olan bu resmi yakınımıza getirmeye
başlarız, onu hissetmeye ve onun içine girmeye; işte bu şekilde olur. Ve onlar bu
yaklaşımı anlıyorlar, çünkü onlara olanda bu şekilde oluyor.
Altı yedi ay boyunca üniversitede izafiyet teorisini çalıştığımızı hatırlıyorum. Bu oldukça
eşsiz ve güçlü bir dersti. Bu kavrama alışana kadar hepimizin kafası karışmıştı.
Sonunda gerçeğe farklı bir bakış açısına geçtik. Aynısı atomdan küçük fizik ile ilgili
çalışmalarda da olur. Zaman ve mekan kavramı, zaman ve mekan arasında bir çelişme
olduğundan beri daha fazla uygulanmıyor. Hızımızda ve hayatımızda alışkın olduğumuz
algılar artık uygun değil. Ve bu durumda da olduğu gibi, ne zaman kişi çalışırsa, biraz
‘’şaşırmış’’ duruma gelir, kişi bir gerçekliği algılamayı durdurur ve başka bir tanesini
algılamaya başlar ve iki algı kişinin içinde dengeye gelene kadar, kişi biraz şaşkınlık
deneyimler. Biz böyle bir fenomeni Kabala’nın Bilgeliğini çalışan insanlarda da
olduğunu biliyoruz, çalışmanın ilk birkaç ayında ya da hatta bir veya iki yılında; ta ki
materyale girip onu kavrayıp ona alışana kadar, kişilerin kafası biraz karışabilir. Bilim
adamları da buna alışıktırlar çünkü bu her bilimde, ne zaman normal günlük yaşamın
üzerinde prensipler tartışılırsa, olur.
Ben bizim algılarımıza bu kadar yakın insanlar ile tanışmayı beklemiyordum, öyle
insanlar ki bizim yaklaşımımızı tamamen doğal ve kavranabilir şekilde anlasınlar ve
onu kabul etmeyi istesinler. Sordukları tek şey: Binlerce yıl boyunca nerdeydin? Sonra
geçmişi araştırmaya başladılar, aynı Baal HaSulam’ın ‘’Kabala’nın Bilgeliği ve Felsefe’’
adlı makalesinde yazdığı gibi ve birkaç yerde daha. Bilim adamları gerçekten bir
kavşak olduğunu keşfettiler, öyle bir kavşak ki iç çalışmalar yerine insanlığın bilgelik
(Kabala’nın Bilgeliği) adı verilen dış araştırmanın yolunda gelişme fırsatının olduğunu
kavramaya başladılar. Bu iç çalışmalar sonuç olarak felsefeyi ve bütün bilimleri
engelledi, fizik,kimya vs gibi.
Günümüzde bu alanlarda bir hayli gelişme var. Çok sayıda makale hala yazılıyor ve biz
mutlaka birçok ortak çalışma gerçekleştireceğiz. Bir lisan geliştireceğiz ve bir yaklaşım
böylece bu modern bilimsel yaklaşımı daha geniş dinleyiciler ile tartışıp onlara
açıklama fırsatına sahip olacağız. Ben olacak şeyin bu olduğunu umuyorum. Bizim için
bu tüm yöntembilimi anlata bilecek duruma gelene ve anlayış bizim içimizde yerleşene
kadar bu zaman alacak.
Soru: Biz nasıl ilerleyeceğiz? Yeni temelleri kim kuracak? Doğru yolda
olduğumuzu biz nasıl bileceğiz? Ne hakkında farklı düşüncelerde olacağız?
Haklısın, soru doğru. Tıpkı şöyle diyen bir bilim adamı gibi konuşuyorsun: ‘’Tamam,
öyleyse ben doğru şekilde gelişmediğimizi buldum, öyle ki ben sadece kendimi ve
kendi algıladığım yolu çalıştım. Öyleyse dışarıdan bazı titreşimlere, ben sadece kendi
kulak zarımın doğrultusunda tepki verdim veya onun tepkimelerinin beynimde nasıl
bazı farklı yanıtlar oluşturduğuna bağlı olarak, ya da benim nasıl onu başka birinin sesi
ya da sadece biraz gürültü olduğunu tanımladığıma. Bu demektir ki bilim ile ben
sadece kendimi içeriden çalışabilirdim.’’
Başka şekilde anlatmak gerekirse, sen aslında şunu soruyorsun: ‘’Şimdi ben sorunu
keşfettim, kendi dışımda birşeyi açığa çıkarabilmek için nasıl gitmeliyim? Açığa
çıkardığım şeyin doğru olup olmadığını nasıl bilebilirim? Doğru şekilde gelişip
gelişmediğimi nasıl bilebilirim, araştırmamın doğru yönde hareket edip etmediğini?’’
Bunun için bilim var. Sen ne yapacağını bilmeyen bir bilim adamı olarak soruyorsun.
Ve gerçekten, bu çıkmaz son hakkında birçok makale yazılmıştır ki biz bilimin bütün
dallarında buradayız, matematik de bile, ki bu ilginçtir çünkü matematik bir bilim
değildir, bir lisandır. Bunun meydana gelmesi hayret edici değil. Bu aynı Zohar’da
yazan şey, bunun 1995 civarında olacağı ifade edilmiştir. Kişi bunun onların yazdığı
şey olduğunu görebilir ve olan şeyde bu. Ama sonra ne var? Şimdi ben onlara
geliyorum ve söylüyorum ‘’Bakın, bunların hepsi hazır ve kullanılabilir durumda, herşey
önceden hazırlandı.’’ On Sefirot’un Çalışması adı verilen bir kitap var, bu tamamen
akademik formatta yazılmıştır, bilimsel modeller kullanılarak, sorulara ve cevaplara
dayanarak. İç yansıma adında bir bölüm içerir, bu bölüm gerçekliğin bütün kısımları
arasındaki ilişkiyi açıklar, senin ile O’nun arasındaki. Bunun anlamı kişinin ‘’inanmak’’
zorunda olduğu hiçbir şey yoktur. Hiç kimse kendisini sınırlamamalıdır, ya da hiçbir
temel prensip veya bilimsel hareket gerçekleştirmemelidir; bu kullanıma hazır bir
bilimdir. O zaman kişi sonra ne yapmalıdır? Bilimi kullanarak soruşturmaya başladığın
zaman ki bu şu anda sizin önünüzde, sonrasında sonuçları görürsünüz, onun işe
yaradığını görürsünüz, tıpkı yaptığınız diğer şey gibi. Onun içine girdikçe onu
kendimizde daha çok görürüz, o bizim üzerimizde daha çok çalışır. Biz bu çalışmaları
içimizde hissederiz, onunla ne kadar eşitlenip eşitlenmediğimizi, bizim dışımızda olan
güç ile sahip olduğumuz ilişkiyi, onun bizimle ne yapması gerektiğini ve bizim onun
üzerinde ne ihsan etmemiz gerektiğini ve bunun gibi. Biz şimdiden bu güç aramızdaki
dengeyi öğrenmeye başladık ve kendi içimizden dışarıdaki var oluşa çıkmak için
kullanacağımız yüz yirmibeş adım boyunca daha yüksek seviyelere nasıl
yükseleceğimizi. Bu şekilde davranan bir insan öğrenir ve dış var oluşun hissini elde
ettiğini hissetmeye başlar; beden dışında, herşey hazır.
Kabala’nın Bilgeliği bilimin ötesinde hiçbir şeyi kapsamaz; farklı olan tek şey yaklaşım.
Bu kişinin içerisinden değil ama kişinin dışarıda olan şey ile olan bağlantısından. Biz
bilim ile sürekli kendi içimizde nasıl daha çok alacağımızı çalıştık. Burada, diğer bir
taraftan, bizim dışımızda konumlanmış bir güç ile nasıl iletişim kuracağımızı
öğreniyoruz.
Bilim adamları ile olan konuşmalarımda onlardan Kabala’nın Bilgeliği hakkında hiçbir
eleştiri duymadım. Onlar bunun herhangi birşeyden eksik olduğunu söylemediler.
Onlar tamamen heyecanlandılar, bunun gelişiminde ben şimdi düzenli olarak Rusya’ya
seminerler vermeye gidiyorum ve böylece ayda iki veya üç gün boyunca orada dersler
veriyorum. Bunun Amerika’da da tamamlamayı umuyorum. Her seminerden sonra
onlar makaleler yazmak ve materyalin üzerinden kendi kendilerine geçmek için zaman
ayırıyorlar ve bunu yaparak da ortak bir çalışma yöntemi arıyorlar ki buna hazırlar...
Soru: Kabala’nın Bilgeliği, bilimin yeni buluşlar ile gelmesine sebep olacak
mı?
Hayır. Bilimin Kabala’nın Bilgeliği ile olan beraber gelişimi uzay gemileri veya onun gibi
şeyler hakkında değil. Bu bedenler veya yığın kümeleri hakkında değil, herhangi bir
katı, sızı, gaz veya plazma maddesi hakkında değil, ya da beş duyumuz ile
hissettiğimiz herhangi birşey. Bu beş duyu ile kavranamayacak olan tamamen farklı bir
boyut hakkında. Biz madde içinde kaplanmış güçler hakkında tartışmıyoruz; biz madde
içinde kapsanmamış güçler hakkında tartışıyoruz, ‘’maneviyat’’ adı altında. Güç de bir
maddedir, Baal HaSulam’ın ‘’Kabala’nın Bilgeliğinin Özü’’nde yazdığı gibi, ama bu
madde bizim beş duyumuz ile algılanmaz ve bundan dolayı biz ‘’ruh’’ adı verilen ek bir
duyuda gelişme ihtiyacındayız. Beş duyuya ek olarak, kendi dışımızda olanla iletişim
kurmamızı sağlayacak başka bir duyu geliştirmek zorundayız. Biz ‘’kalpteki nokta’’dan
on orjinal Sefirot’u geliştirmeliyiz, ki bununla genel üst güç ile bağlanacağız, bu üst
güç bütün gerçekliği harekete geçirir ve yönetir.
Soru: ‘’On Sefirot Çalışması’’ genel kural ile nasıl ilişkilidir?
‘’On Sefirot Çalışması’nın’’ gerçekte anlattığı herşey, bu genel kuralın bizim üzerimizde
nasıl hareket ettiğidir.
Soru: Genel kuralı kavramak için onu araştırmak nasıl mümkün oluyor?
Bizim araştıracağımız hiçbir şey yok. Biz içerideyiz ve bizim çevremizde de bu kural
var, ki bu kural ‘’Olamot’’ (dünyalar) adı verilen bir hareket ile bizim üzerimizde ilişki
kuruyor, Heelem (gizlenmek) sözcüğünden elde edilmiştir. Öyleyse biz genel kuralın
bu gizlenmelerinin sırasını çalışıyoruz, yavaş yavaş kendimizi nasıl daha çok adapte
edebileceğimizi öğreniyoruz, bu dünyaların nasıl ve ne için yaratıldığını anlıyoruz,
onların üzerine nasıl yükselebileceğimiz ve böyle bir yolla tüm gerçekliği (bu kuralı)
kavramayı ve böylece O bizim içimizde ifşa olmaya başlayacak. Beş duyumuzdan daha
çok çıkıp, dış gerçekliği daha çok kavradıkça, sonsuzluğu daha çok hissederiz,
bütünlüğü ve kontrolü. Ama bu sadece bizim bu kural ile eşitliğimize bağlı olarak
gerçekleşir. Bu kural iyi ve yardımseverdir, insanlık için yararlıdır ve bu nedenle bizler
kendimizi bu kural doğrultusunda geliştirmek zorundayız.
Soru: Bilim bütün insanlığı bu kurala doğru ilerletecek mi?
Akademik bilim iç değişim için bir yöntem haline gelecek; aksi takdirde dış gerçekliği
çalışmak gerçekten imkansız. Ben genelde bir örnek veririm, bu aynı bir radyo alıcısı
gibidir ki radyo alıcısı belirli bir dalgayı alır, belirli bir frekansı, aynı frekansı kendi
içinde üretme özelliğine bağlı olarak. Radyonun iç frekans üreten bir devresi var ve
eğer bu iç frekans dış frekansa eşit olursa sonrasında o bunu alır. Biz de aynı
şekildeyiz. Eğer dışarıdan birşey almak istiyorsak kendi içimizde dışarıdaki ile aynı
niteliği üretmek zorundayız. Bir kişinin içinde algıladığı büyüklükteki bu niteliğe
‘’dünyaların seviyeleri’’ denir. Dolayısıyla, kişi dış gerçekliği algılar ve görüşünü,
algısını ve kontrolünü genişletir.
Ders 5
Daha İyi Bir Hayata İlerlemek
Üst gücün üzerimizdeki hareketi
Kabala’nın Bilgeliği herkes için tasarlanmıştır
Biz bu gücü kendi ellerimize alıyoruz
Maddenin üzerine yükselmek
Hayat bize sadece dengeye erişebilmek için verilmiştir
Soru: Biz bilim adamı değiliz ve Kabala’ya bilgi veya bilim aracılığı ile
ulaşmadık.
Öyleyse sen şunu söylüyorsun: Bilim adamları Kabala’nın Bilgeliğine araştırmalar
sonucunda ulaşıyorlar, acı sonucunda değil, bu sadece merak. Onlar dünyayı çalışmak
istediler ve birden bire oynadıkları oyunun gerçek olmadığını fark ediyorlar, bu nedenle
daha gerçek bir oyunun içinde olmak istiyorlar ve sonra başka hiçbir seçenekleri
olmadığı için Kabala’nın Bilgeliğine varıyorlar. Onlara olan gerçekten de bu, demek
oluyor ki onların acıyı hissetmeleri gerekmiyor, ama yinede onlara yakınlaşmak ve
onlara bu şekeri vermek mümkün. Diğer bir taraftan ise dünyada birçok insan acı
çekiyor ve sorular soruyor: Hayatımın amacı nedir? Ben neden acı çekiyorum? Ne için
yaşıyorum? Bu dünya neden var? Bin bir tane soru ki en sıradan insanlar bile
sormuştur. Bu sorular bizi Kabala’nın Bilgeliğine ulaştırıyor. Bu bilgelik bilim adamları
için tasarlanmamıştır ki bunun yardımı ile dünyayı daha ileri derecede araştırabilecek
olabilsinler. Hatta daha ileri araştırmalar yapsalar bile hala bir dönüşümden geçmek
zorundalar, çünkü dünyayı dönüştürebilmek için kişinin kendisini üst güce göre
dönüştürmesi gereklidir ve sonra onu yönetebilir. Öyleyse Kabala’nın Bilgeliği herkes
için tasarlanmıştır, ama ben herkese ulaşamam, ben sadece birine gidip şunu
anlatamam – acı çekiyorsun, o zaman gel ve çalış ve çalışarak bu dünyada nasıl
başarabileceğini öğreneceksin. O bunu anlamaz.
Öyleyse soru dünya bütünlüğünde nasıl daha iyi bir hayata ilerleyebilir? Kim Kabala’nın
Bilgeliğini kullanarak üst güç üzerinde ihsan edecek ki o da tekrar bizim üzerimize
iyilikseverlik ihsan edecek? Bütün bunlardan dolayı biz burada üst gücün hareketini
hissediyoruz, o burada, herhangi bir şekilde var olmuş durumda. Eğer biz onun üzerine
nasıl ihsan edeceğimizi bilseydik, geri dönüşümde iyi bir yanıt alacaktık ve ihtiyacımız
olan da bu. Bilim adamları bunu bilmek istiyor, bunu çalışmak, bu onlar için merak,
bizim içinse sadece hayatımız. Biz iyi yaşamıyoruz, yarın ne olacağını bilmiyoruz, biz
bu gücü kendi elimize almak zorundayız, ama bunu bize yarar sağlayacak şekilde
yapmalıyız. Bu arada, elimize aldığımız herşey daha kötü hale gelir. Öyleyse istesek de
istemesek de öğrenmek zorunda kalacağız. Öğrenmek ne anlama geliyor? Yardımı
nasıl vereceğimizi öğrenerek biz bir dönüşümden geçmek zorunda olacağız. İnsanlık,
sadece üst güç ile olan eşitliğin onunla beraber rahatlamayı ve güvenliği, daha iyi için
olan bazı değişimi getireceğini fark edecek.
Bu nasıl olacak? Bunu her geçen yılda görüyoruz, daha çok insan bunu içeriden
anlamaya başlıyor, çünkü bizim Reşimot’umuz, manevi genlerimiz, sürekli olarak
büyüyor ve bize bu anlayışı getiriyor, bu uyum – başka hiçbir seçenek olmadan,
acılardan. Biz onu tanımak zorunda olacağız. Ben Kabala’nın Bilgeliği hakkında o saf
bir bilimmiş gibi konuşuyorum, sıradan insanla bağlı değilmiş gibi, ama bu doğru değil,
sıradan insan sadece farklı bir yol ile bunu kabul edecek. Sıradan bir insana hitap
ettiğim zaman ben bunu şu şekilde söylüyorum: Sen gerçekliği yanlış şekilde
algılıyorsun. Neden? Çünkü sen bu gerçeklik ile dengede değilsin. Eğer bedenim veya
onun hücrelerinden biri düşman bir çevrede olsaydı, örneğin 50 derece üzerindeki bir
sıcaklıkta veya -50 derecede veya uyum sağladığımdan farklı bir atmosfer basıncında,
o zaman ben acı çekerdim ve yaşayamazdım. Ne zaman iyi ve rahat hissediyorum?
Dengede olduğum zaman ve içerideki dışarıdaki ile tamamen dengede olduğu zaman,
bütün seviyelerde, bütün parametrelerde. İşte bu bizim dışımızda olan ile ne
yapmamız gerektiğidir. Eğer her bir insan rahat hissetmek için, dışarıda gerçekleşen ile
dengeye ulaşmak için onu öğrenecekse, bu sadece o kişinin bu dünyada yaşadığı
yetmiş yıl için olmaz fakat sonsuzluk için olur. Biz sonsuz bir hayatı tartışıyoruz,
enkarnasyonların ötesindeki. Kişi bir kere bedenin dışına çıkınca herşeyi farklı bir
şekilde hissetmeye başlar, zamanın ötesinde, kişi bedene girer ve sonra ondan çıkar,
bu süreci sonsuz bir yol ile hisseder. Kabalistler açıklıyor ki dıştaki gerçekliği onunla
eşitlenmek için öğrenmek zorundayız, onunla dengede olduğumuz bir durumda olmak
için. Kabala’nın Bilgeliğinden daha elverişli bir bilim yok ve bunu anlamayan herkes acı
çekecek. Aynı diğer herhangi bir durum gibi, eğer biri çöle kaçarsa ve orada kendi
başına yaşarsa veya dondurucu kutup koşullarına geçerse, veya çok güçlü sıcaklığa,
her ne olursa, kişi iyi hissedecek mi? Kişi nerede iyi ve rahat olacağını bilmek
zorundadır. İnsan kendisi için iyi bir çevre inşa etmek zorundadır. Bu Kabala’nın
Bilgeliği’dir – gerçeğin nasıl akıllıca alınacağı, mümkün olan en iyi yolla. Bu herkes için
gereklidir. ‘Gerekli’ ne demek? Acılar bizi oraya ulaşmaya zorlayacak.
Soru: Ben yeni bir öğrenciyim ve öyle gözüküyor ki Nobel Ödül sahipleri bunu
kabul etsin veya etmesin bu benim algımı değiştirmeyecek. Ben oldukça basit
bir insanım, çok akıllı değil.
Bilim sadece bu dersin konusu ki ben buna yaklaşmayı seçtim.
Soru: Ben ikna olmadım. Eğer Nobel Ödülü kazanmış biri bile gelecekse, veya
onun gibi yüz kişi, bu benim görüşlerimi değiştirmeyecek. Ben çok
anlamıyorum, ama eğer biz genel kural ile dengede olacaksak o zaman
aslında formun eşitliğinde olacağız, tıpkı bir sörfçü gibi, dalgalardan zevk
alan ama onların içine düşmeyen. O zaman genel kural nedir?
Genel kurala ‘’ihsan etmenin kuralı’’ adı verilir.
Soru: Ve kural durumu nedir?
Bunun geri kalanı öğrenilmek zorundadır - maddenin üzerine nasıl çıkılacağı. Sen ego
içinde olduğun sürece, maddenin içinde, sen her zaman acı çekeceksin; ilaçlarıuyuşturucuları
alarak kendini bedeninden, duyularında koparmadığın sürece sürekli
acıları hissedeceksin. İşte insanların bugün söyledikleri bu. Ama bedenden gerçekten
çıkmak, sadece kuralı edinerek mümkün.
Soru: Siz ıstırap hissetmiyor musunuz? Kuralı biliyorsunuz, öyleyse şimdi,
bugün, hala acı çekiyor musunuz yoksa çekmiyor musunuz? Bilmek istiyorum.
Neden soruyorsun? Kıskanmak için mi? Tamam, evet.
Bu yöntem kişiye amaca ulaşmada ve daha az acı deneyimlemesinde yardım eder. Biz
neden buraya geliyoruz ve dersler veriyoruz ve Kabala’nın Bilgeliğini yayıyoruz,
herkesin bu hikmet hakkında bilgi sahibi olmasını istiyoruz? Sessizce oturabilirdik ve
sadece her kim bizi bulursa katılması için bekleyebilirdik. Neden dışarı çıkıyoruz ve
bunu tanıtıyoruz? Çünkü bu doğal yol ile olduğu zaman, insanlar Kabala’nın Bilgeliğine
çok büyük acılardan geçerek ulaşıyorlar, sancılı bir çok enkarnasyondan sonra, öyle ki
bunları hatırlamıyor ve bilmiyorlar bile. Kişi sürekli bu soru ile yaşamaya devam
edemez: ne için yaşıyorum? Biz bu insanı acı çekmekten kurtarmak istiyoruz. Bu
sadece ne için yaşıyorumun sorusu değil, bu öldürmeleri ve katliamları ilgilendiriyor ve
onun gibi şeyleri. Ve öyleyse bunu önlemek için, biz beklemenin yararlı olmadığını
göstermeye geliyoruz, acılar size gelmeden siz bize gelin.
Soru: Siz şimdiden acı çekmenin ötesinde misiniz?
Evet. Senin sorduğun şu: Sen bana geldiğin zaman, ben senin daha ileri gelişmende
nasıl yardım ederim? Hiç kuşkusuz bir yöntemimiz var. Bu bizim değil, ama bu birçok
yıl boyunca Kabalistler tarafından geliştirilmiş bir yöntem. Bu esasında basit bir yol
değil. Bu kişinin kendi içinden dış dünyaya nasıl çıkacağının bir çalışması. Kolay
öğrenilen birşey değil; bir kişinin bunu edinmesi pek çok yıl alıyor. Ama bir kere elde
edildimi, kişinin hayatı değişiyor, bakış açısı değişiyor, farklı bir yol göstermenin
altında oluyor, aynı üst güç kişinin üstünde tamamen farklı bir şekilde davranıyor. İşte
şimdi uluslara hitap etmemizin nedeni de bu, İsrail ulusu ile başlayarak. Biz bunu
dolaylı bir yoldan yapıyoruz çünkü bunu doğrudan yapmak mümkün değil, bu nedenle
insanlara Rusya’daki ve Amerika’daki bilim adamları aracılığı ile ulaşıyoruz, engellerin
etrafından geçmek zorundayız. Bizim doğruca ulusa gitmemiz gerekiyor, ama hiç
kimse bu şekilde dinlemeyecektir. Bunu yapıyoruz çünkü pek çok istenmeyen acı
çekme önlenebilir, şu anda beraber yaşadıklarımız için değil ama bunun mümkün
olduğu kişiler için. Umuyorum ki bunu önleyeceğiz, bundan dolayı gürültü yapıyoruz;
aksi halde sadece kendimiz ile kapsanmış olurduk ve bize gelip çalışmak isteyen kişileri
engellemiş.
Soru: Sağlığımızı veya hastalığımızı nasıl sınıflandırıyorsunuz?
Bütün hastalık, sağlık, aile ile ilgili konular, çocuklar, bana ne söylersen, kötü veya
şeytani hissettiğin herşey, sadece senin gerçek ile, hayat ile doğru ilişkiye geri
dönmeni sağlamak için var. Hayat bize homeostasise ulaşmamız için verildi.
Soru: Ama diyorsunuz ki gerçeklik diye birşey yoktur.
Gerçeklik diye birşey yoktur ne anlama geliyor? Bizim şu anda kendi içimizde
kavradığımız, şu anda hissettiğimiz şey, gerçeklik. Ama soru şu doğru gerçeklik bana
bağlı mı değil mi. Bu tamamen tarafsız özgür bir formun içinde mi yoksa sadece benim
özelliklerimin bir yansıması mı? Ortaya çıkan şu ki bu sadece benim özelliklerimin bir
yansıması ki ben düşüncelerin gücü ile gerçeği değiştirebilirim. Burada pek çok önemli
nokta var. Eğer isterseniz bir sonraki dersi düşüncelerin gücü hakkında yapabiliriz.
Gerçeği nasıl harekete geçiririz? Düşüncelerin gücü ile.
BNEI BARUCH’LA TEMASA GEÇMEK İÇİN
Bnei Baruch
1057 Steeles Avenue West, Suite 532
Toronto, ON, M2R 3X1
CANADA
Türkiye’den Bilgi Almak İsteyenler
E-posta: turkish@kabbalah.info
İnternet Sitesi: www.kabbalah.info/turkishkab/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder