Kabbala!nın Kökeni


Köken

Kabbala'nın kökeni İ.S. I. yüz yılda Filistin'de filizlenen "Merkava" (ya da Merkabah) gizemciliğine kadar geri götürülebilir. Merkava gizemciliğinde temel uğraş, Eski Ahit'te peygamber Ezekiel'in düşlediği "ilâhî taht" ya da "araba" (merkava) hakkında derin düşüncelere dalmak ve bu sayede coşku içinde kendinden geçmektir.

VII. ve XII. yüz yıllar arasında uygulama alanı Filistin'den Babilonya'ya kayan ve yoğun biçimde Gnostik inançların etkisi altında kalan Merkava gizemciliğinde asıl amaç, Tanrı'nın tahtını ve göksel düzeni düşleyebilmektir. Gizemci Merkava yazımında, coşku içindeki ruhun yükselişi, düşman meleklerle dolu "yedi küre"yi ya da "yedi gök katını" aşmak için yapılan tehlikeli bir yolculuk olarak tanımlanmaktadır. Ruhun bu yolculuktaki amacı, merkava'nın üzerinde bulunan ilâhî tahta ulaşmaktır.

"Tzenu'im" adı verilen Merkava uygulayıcıları, özel ahlâk niteliklerine sahip olan az sayıda seçkin kişilerdi ve sürekli oruç tutarak kendilerini gizemci deneyimlere hazır tutmaları gerekliydi. Bu seçkinlerin yapacağı başarılı bir düşsel yolculuk için her şeyden çok "mühür" olarak tanımlanan bazı büyülü sözlerin ve formüllerin kullanımı zorunluydu. Bu büyülü sözler, her bir gök katının kapısında bekçilik yapan melekleri yatıştırmak için gerekliydi. Hatalı bir "mühür" kullanımı, önemli yaralanmalara, hattâ korkunç ölümlere yol açabilirdi.

Talmud'a göre, Merkava uygulamasına kalkışan dört kişi arasından biri ölmüş, diğeri delirmiş, öteki dinden çıkmış ve yalnızca Rabbi Akiba ben Josephgerçek bir düşsel deneyime nail olmuştur. Merkava uygulayıcıları kimi zaman "Doğaüstü Dünyanın Gezginleri" olarak da adlandırılırlardı. Bu gizemci akımın en eski iki yazımsal kaynağı; Rabbi Akiba'ya ait olduğu sanılan "Küçük" ve Rabbi Ishmael benElisha'ya ait olduğu sanılan "Büyük" metinlerdir. Ayrıca, "Enoch'un Kitabı" ve Tanrı'nın oldukça abartılı antropomorfik (insan biçimli) betimlemelerini içeren "Shi'ur Qoma" (İlâhî Boyutlar) adındaki metinler de Merkava geleneğine aittirler

Bu Blogda Ara

1 Mart 2010 Pazartesi

HARFLERİN SIRRI

HARFLERİN SIRRI
Ders 1
Bir harf. Bu nedir?
Maneviyatta insanın etkileri
Dünyanın harflerle yaratıldığı kibirle söylenmemiştir. Yirmi yedi model ve yirmi yedi
kanun vardır, ki biz bunlar ile harekete geçiriliriz, eğer doğru karşılık vermeyi bilirsek.
Bu yirmi yedi harf bizim içimizde.
Yüce yönetimin bilgeliğini ve bu harflerin yüceliğini fark edeceğimiz zaman, doğru
şekilde karşılık vereceğiz.
Harfleri okumak bir hikaye okumak gibi değildir ama yirmi yedi niteliği nasıl elde
etmeyi bilmek önemlidir. Sonra, bir insan kelimeleri okuduğu zaman, kendi iç harflerini
dış sembollerin üzerine yerleştirir ve metnin içine dahil olur. Üst dünyanın duygusuna
girer, yazarın kitabın her bir harfini oluşturduğu o yerde yazar ile birleşir ve karşılaşır.
Bu yirmi yedi model veya manevi kabı edinen bir insan, Zohar’ı okuyabilecek ve aynı
duyguları deneyimleyebilecek duruma gelecektir, kitabı yazarken Rabbi Şimon’un
hissettiği izlenimlerin aynılarını hissedecek duruma.
Yaşadığımız bu yüzyılda toplum, din, bilim, politika vs yönünden eksik bir süreçte ve
bu eksiklik yaşadığımız bu dünyada açıkça da hissediliyor. Bunu fark etmemize rağmen
genede yaşadığımız bu dünya hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz ve bu dünyada
yolumuzu kaybetmiş gibi devam ediyoruz. Asıl soru şu ‘’insanlık nasıl daha fazla
gelişebilir?’’ Biz görüyoruz ki insan bütün o önemli sorulara doğru yavaş yavaş itiliyor,
‘’neye yarar?’’, ‘’hayat nedir?’’, ‘’içinde yaşadığımız bu dünya nedir?’’
İnsan doğru gerçekliği keşfetmenin aciliyetini hissediyor; gerçekliği, doğru kanunları
hakkında onun bilgi eksikliği, kişinin nasıl hayatta kalmayı veya nasıl hayatla başa
çıkmayı bilmemesinin nedeni.
Deneyimin binlerce yılı boyunca, insanlık beş duyu ile gerçeğin algılanmasının yeterli
olmadığını ve bizim sürekli hatalar yaptığımızı keşfediyor. Biz herşeyi içine alan, genel
kurallar hakkında bilgi eksikliğimizi daha çok fark ettikçe, aynı zamanda bu kuralları
anlamadan asla birbirimize, doğaya ve kendimize nasıl davranmamız gerektiğini
bilmeyeceğimizi anladık.
Günümüzde genel gerçeliğin anlaşılma eksikliği dünya genelinde bir sorun olmaya
başladı ki bu sorun hemen çözülmek zorunda.
Kabala’nın Bilgeliği aracılığı ile genel gerçekliğin güçlerinin ifşa için çalışabiliriz; bu
güçler ki bütün gerçekliği izler ve yönetir.
Kabala’nın kadim kitaplarının bildirdiği gibi, insalar bilgeliğe varacak ve ilgi göstermeye
başlayacak ve kendilerini onunla doldurmaya çünkü onlar Kabala’nın Bilgeliğinin
gerçek doğasını keşfedecekler.
Bütün gerçekliğimizin doğru duygusunu kazanmak için, ki bu bizim beş duyumuzun
kavrama gücünün dışındadır, onu doğru olarak çalışmalıyız. Sonra, çalıştığımız zaman
ve onu kavramak istediğimiz zaman, yeni ve daha geniş bir dünya bizim için açılacak.
Bu yeni dünyaya ‘’üst dünya’’ veya ‘’manevi dünya’’ denir; yakında onu hissetmeye
başlayacağız. Soru şu, onu hissettiğim zaman, duygularımı nasıl gösteririm?
Hissettiğim şeyi nasıl araştırabileceğim? Bu bilgiyi bir başkasına nasıl aktarabileceğim?
Benim gibi onu hisseden biri ile o gerçekliği nasıl paylaşabilirim?
Bu gerçeklik daha geniş, üst, özgün gerçeklik.
Neden ‘’özgün’’? Çünkü ben onu kendi dışımda kavrıyorum, beş duyum ile değil, o
benim dışımda olan şey, ben resmin içinde olmadan, sanki orada birşeyler, ben orada
yokmuşum gibi meydana geliyormuş gibi. Bu zorluk, çünkü benim bir hissim var ama
ben onu nasıl adlandıracağımı bilmiyorum. Bana olan şeyleri nasıl adlandıracağımı
bilmiyorum, hissettiğim hareketleri nasıl yazacağımı.
Beyaz ışıkta bir nokta
Kabalistler onu tarif etmek için bizim gerçekliğimizden çıkmış sembolleri kullanırlar;
‘’gerçeklik’’in kendisi ‘’beyaz ışık’’tır – rengi ve şekli olmayan bir üst ışık. Kişi üst
gerçekliği hissetmeye başladığı zaman, bu ışık onun içine biraz girer, sadece onun ışığı
ifşa etmeye başlamasına yetecek kadar. Kişi ışıktaki bir nokta gibi olur ve bu ‘’manevi
kap’’ın başlangıcıdır. Daha sonra, insan üst ışığa doğru gelişir, gerçekliğin genel
kanununa doğru. Kendindeki değişimleri deneyimlemeye başlar – insanın, gerçekliğin,
dünyanın.
Bir nokta, bir çizgi, sağ, sol, yukarı, aşağı
İnsan hareketlerin varlığını hisseder ve onları tanımlar: sağ, sol; bu bizim
dünyamızdaki sağ ve sola benzemez ama yine de bu onun hissettiğidir, hareketler
bizim dünyamızın olayları ile uyuşur, yukarı, aşağı, vesaire. Bu noktaya ek olarak,
çizgiler kişinin içinde form kazanmaya başlar ve şekillerin birçok türü daha.
Biz ilişkilerimizde sallanmaları hissederiz; kişi içindeki değişimleri hisseder, hareket
olarak hissettiği farklı durumları.
O harfler bir şekilde yazılmak zorundadır. İşte bu nedenden dolayı Kabalistler bir dil
icat ettiler, Kabala’nın dili. Aslında – harfler.
Her etki 27 harf içerir
Harfler nereden geliyor? Öğrendik ki kişiye ulaşan ışık onun içinde genişler ve ona
dünyada var oluşunun amacını verir. Bu amaca Taamim denir. Anlamı ise kişi dünyada
yaşadığı gerçeğinde, amacı hissetmesi, tatmasıdır.
Sonra, varlığın içindeki amacın zevki, ışığı, hissi dünyanın gerçekliğinde kişiyi terkettiği
zaman, buna Nekudot denir – ‘’noktalar’’. Noktalar yükselir, his kişiyi terkeder. Beyaz
fonda siyah noktalar. Noktalar zevkin etkileridir.
Birşeyi almanın hatırası, bir his, geçen amacın hissi ‘’Tagin’’ diye adlandırılır.
O zaman harfler dünyada benim varlığımın etkileridir. Onlar eksikliktir, bir sonraki
tamamlanmalar için arzudur.
Bu kurala göre, ilk olarak insan ışığın genişlemesini hisseder, sonra ışığın hissinin
sebep olduğu zevkin gelişini. Bu kişiyi doldurur ve sonra terk eder. Bu oluşum kişinin
içinde bir eksiklik yaratır veya ışık için bir açlık. Bu hareketlerden ve deneyimlerden biz
tekrar tekrar kendimizi inşa eder ve kurarız, ışığın genişlemesi ve ayrılması aracılığı ile.
Bu harflerin nasıl inşa edildiğidir
Kesin yolla Kabalistler alfabemizin harflerini tanımlarlar, yirmi yedi harf yoluyla: yirmi
iki düzenli şekil ve beş bitiş şekli.
Bu şekiller veya harfler nerede, bizim çalıştığımız manevi dünyada mı?
Kişi manevi dünyayı araştırdığı zaman Keter ve Hochma adı verilen parçaları onun
içinde bulur, ki asla bunlara ulaşamaz. Onları hissedebilir, ama kişi hala onların
üzerinde etkiye sahip değil çünkü onlar kişinin yukarısında. Bu iki kısım beraber şöyle
adlandırılırlar – ‘’Galgalta VeEynaim’’. Keter – Galgalta ve Hohma – Eynaim.
Ayrıca bir kısım daha vardır ki kişi onun içinde şekilleri veya kendisi üzerinde davranan
güçleri açığa çıkarır. Bunun içerdikleri – Bina, Zeir Anpin, ve Malkut. Bunlara beraber
denilen ise AHP – (Ozen, Hotem, Peh) dir kulak, burun ve ağız – AHP. Bütün harfler
Bina’dan izlenimlerimizdir. Bunlar harflerin Alef’ten Tet’e kadar olan şekilleridir. Tzadi
içinden Zeir Anpin’in harfleri Yud’’dur ve Malkut’un harfleri Kuf, Reş, Şin ve Tav’dır.
Yirmi iki harf, artı beş son harfler. Mem, Nun, Tzadi, Pey, Kaf, bunlar Makhut’un kendi
harfleridir ve insan bu harflere üst dünyanın veya üst ışığın duygusu aracılığı ile
bağlanamaz.
Ancak Keter, Hohma, Bina, ZA ve Malkut – ki bunlar Malkut’un kendi içindedir,
Malkut’u desteklerler ve bu şekilde yirmi yedi harf vardır.
MANTZEPA’’CH (Mem, Nun, Tzadi, Pey, Kaf) ve yirmi iki harf daha
Harfler, diyebiliriz ki, Malkut’dur – ki bu insanın “ben”idir, bu ondan önceki bütün
behinot ile bağlanır – üst ışıktan kişinin gerçekliğe girebileceği seviyedeki izlenimleri
onun dışındadır.
Biz normalde dünyamızı beş duyumuz ile kavrarız ve bu şekilde algılarız. Beş duyu ile
algıladığımız şeye benim ‘’Kendi’’m diyoruz. İzlenim ise “benim dünyam” ve “bu
dünya” dediğimdir. Ama eğer ben kendi dışımdakini hissedersem, buna “üst dünya”
denir, bütün fark bu.
Kişinin kendi dışında hareket edebildiği ve dünyayı hissebildiği genişlikte - ki bu
Malkut, ZA, ve Bina olacaktır. Keter ve Hohma’nın bazı duyumları da edinilebilir, ama
orada harfler olmadığından beri, kişi sadece kendi kabı ile onları edinemez. Bu daha
sonra kaybolan bir sınırlamadır, Kabala’nın Bilgeliğinde çalıştığımız gibi.
Bundan dolayı bütün harflerimiz, şimdilik, MANTZEP’’ACH (Mem, Nun, Tzadi, Pey, Kaf)
artı yirmi iki harftir.
Her bir harf üst dünyanın belirli bir niteliğidir
En küçük derecede bile maneviyata girmeye başlayan bir insanın içinde, edindiği her
bilgi anında bütün yirmi yedi harfi kapsar.
Kavradığı en küçük miktardaki ışık bile kişiyi hareketleri hissetmeye başlayabileceği
duruma getirir, harflerin iç bağlantılarını anladığı, kitapları doğru şekilde okuduğu ve
bir kelimenin ne olduğunu anladığı.
Her harf belirli bir koddur, bir kural veya bir nitelik ki kişi üst dünyada bunu kavrar.
‘’Talmud Eser Sefirot’’ (On Sefirot’un Kitabı)’ında, ki bu bizim ana çalışma
kitabımızdır, mesela biz öğreniriz ki Alef harfi üst Yud – Galgalta VeEynaim’den inşadır
– Keter ve Hohma’nın parçası. Harfin aşağı kısmı ise – AHP ve orta kısım Parsa diye
adlandırılandır, Parsa: benim ulaşabileceğim, araştırabileceğim kısım ve benden gizli
tutulan kısım arasındaki ayıran sınırdır.
Ya da örneğin çizgiyi geçen harf şekilleri vardır. Bu üst dünyadan aşağı dünyaya kimi
ışığın çekilmesi içindir ve bu yolla kapları tazelerler, ruhlar yine de yükselemezler, ama
o ışık onların uyanmasına yardım edecektir.
Tamamen kapanmış harfler vardır, Sameh gibi ve son Mem gibi ki kabın bütünlüğünü
işaret ederler, edinmenin bütünlüğünü. Bina’nın özelliği olan Sameh gibi bir özelliğe
giren bir insan, bir rahim içinde gibidir, birşey onu sarar, çevreler, onunla ilgilenir ve
Nuh’un gemisi gibi onu savunur – aynı özellikler. Maneviyatta var olan kavramın adı
“ana rahmi”, kişinin üst dünyaya doğru yükselen bir nokta, bir cenin gibi olduğu bir
durumu tasvir eder, öyle ki o kişiyi geliştirecektir ve için için büyümesine imkan
tanıyacaktır.
Mem harfi de aynı şekilde – “Saf olmayışın Mem (40) kapısı’’, “Kutsallığın Mem (40)
kapısı’’, bunların hepsi edinmenin eksiksizliğini tartışır.
Edinmenin eksiksizliği nedir?
İnsanın yukarı doğru üç seviyeden geçen hareketi: Malkut’dan Zeir Anpin’e Bina’ya.
1. Edinmenin ilk seviyesi ‘’Nefeş’in ışığı’’nı almak veya hissetmektir.
2. İkinci seviye – kişi ‘’Ruah’ın ışığı’’nı alır.
3. Üçüncü seviye – kişi ‘’Neşhama’nın ışığı’’nı alır.
Bu nedenle biz iç özümüz ‘’Neşhama’’ (ruh) diye adlandırılır.
İki tane daha üst seviye vardır: Keter ve Hohma ki bunları edinmeyiz.
Bunlara Haya ve Yehida denir. Biz onları edinemediğimiz için onların şekli yoktur ve
onları açık olarak hissebilme veya başkalarına anlatabilme imkanımız yoktur.
Ders 2
Harflerin Şekilleri – Malkutun Işığa İlişkisi
Zohar’da harfler hakkında pek çok makale bulunmaktadır ve öğrencilere onları
okumalarını tavsiye ederim.
Zohar’ın A Kısmı bir önsüzdür, Rav Şimon’un kendisi tarafından.
O önsözde “harflerin makalesi” bulunmaktadır ve buna “Otiot De Rav Himnona Saba”
denilir. Onun içinde Rav Şimon her bir harfin şeklini açıklar, her harfin niteliğini ve
harflerin neden Alef’ten Tav’a kadar belirli bir sıraya sahip olduğunu. Ayrıca karşılıklı
değiştirilebilen harflere sahip olmanın amacını da açıklar, neden harflerin kelimeye
belirli bir yolla bağlandığını ve bir kelimenin nasıl zincirleme hareketler olarak
sonuçlandığını.
Bir harf, benim çevremdeki dünya algımın genişliğini simgeler
Her harf insan için üst gücün belirli bir niteliğini temsil eder veya üst güce kişinin
yanıtını. Biz dünyayı ona olan benzerlik derecemize göre hissederiz. Benim ışık
dalgalarını, ses dalgalarını ve bunun gibi şeyleri hissetme şeklim benim dışımda olan
ile tam bir eşleşmedir.
Her bir harf belirli bir mesafeyi işaretler ki ben etrafımda olan dünyayı onun içinde
kavrarım. Yirmi iki ve beş daha fazla (toplam 27) harf aracılığı ile AHP denilen
dünyanın bir kısmını algılarım ve GalgaltaVeEynaim’in ufak bir parçasını, belli olmayan
bir yolla.
Bir cümleyi okumak – üst ışığın içinde akmak
Eğer ben bu özellikleri beraber bağlarsam, özellikten özelliğe hareket ederim,
duygudan duyguya, sebepten sonuca. Harflerin bağlantısı biz zincir formunda beni
duygudan duyguya götürür, harflerle beraber akmama izin verir. Bir cümleyi okuyarak,
onun bir parçası oluyoruz, ışığın içine aktığımız şekilde olduğu gibi. Bu akma hissi bizi
bir sürece ve amaca getiriyor. İşte bu harfleri okuduğu zaman bir Kabalist’in hissettiği
şey.
Bu fikir bir müzisyen ile yakın benzerlik gösterir ki onlar müzik notalarına baktığı
zaman hisseder ve gerçekten müziği duyar. Bu sembollere bakabilir ki bu bize hiçbir
şey ifade etmez ve duygusallaşır, ağlar, şarkı söyler. Onun için bu herşeydir çünkü o
notaları hisseder. Onun için, bunlar iç hislerin sembolleridir. Bu Kabalistlerde de
böyledir.
Çalışma kişiyi manevi resmin içine çeker
Kabalistik kitapları okuduğumuz zaman, metin bize çok donuk gözükür. Neden? Çünkü
o anda biz, yazar gibi, bilgiyi duygusal bir formda kavrayabilecek seviyede değiliz.
Ancak, yavaş yavaş çalışarak ve okuyarak bu seviyeyi edineceğiz. Bu zaman alır,
aylar; bu uzun bir yol ama tek yol. Okumak ve onları çalışmak, kişiyi yavaşça ona
doğru çeker. Kişi duygunun içine girer, filmlerde olduğu gibi – resmin içine girer ve
onu yaşamaya başlar.
Bu oluşum herbir insana olacak, eğer enerjilerini kitapları okuma sırasında
odaklarlarsa. Metin güç içerir çünkü o manevi dünyayı hisseden insanlar tarafından
yazılmıştır, üst dünyayı.
Eğer ilerlerseniz, kitapta basılmış harflerin ötesindekini görmeye başlayacaksınız, ek
harfler ortaya çıkar. Bu tuhaf gözükebilir; matbaa baskıyı aynı orjinaline göre
yapmıştır ve genelde bu işlemler mekaniktir. Ama göreceksiniz – kitapta ek simgeler
var. Algının daha büyük bir derecesi ile daha çok şey göreceksiniz. Bu iç duygunun
ötesinde gözükecek, ayrıca dış simgeler de olacak.
Maneviyat, ki bu bedenin dışında hissettiğiniz kısımdır, bedenin içinde hissettiğiniz
kısmı saracak, tıpkı iki dünyanın birleşmesi gibi.
Sonra göreceksiniz ki kutsal kitaplarda bir cümleyi oluşturan her harf, her kelime ve
kelimelerin her bağlantısı, baştan sona tek bir cümle meydana getiriyor.
Tevrat’ın tamamı tek uzun bir cümledir, öyle bir cümle ki insanı ıslahın başından
sonuna kadar götürür. Bir insan ıslahını tamamladığı zaman; gelişimin en yüksek
seviyesindedir.
Dünya (Olam – gizlenme) harfler ile yaratıldı
Dünyanın harflerle yaratıldığı yazılmıştır. Dünya (Olam) gizlemedir ve ayrıca bizim
kaplarımızdır ki onlar da harfler ile yaratılmıştır. Bunların hepsi var olan örtülü bir form
içinde bizden gizlendi, yanlışsız bir form, harflerin o modelleri içinde.
Eğer biz, manevi gerçekliği edinmek için, kendimizi ıslahlardan geçirme sorumluluğunu
alırsak, sonrasında harflerin yirmi yedi ıslahının aracılığı ile gerçekliği hissetmek için
yeni imkanlara sahip olduğumuzu hissetmeye başlarız. Her bir harfi özellikleri ile
çalışarak ve onları kendimize kopyalayarak, bütün gerçeklik önümüzde açılır – biz
onun nefesini hissetmeye başlarız.
Bazı harfler vardır ki bağlantılarında eşsizlerdir; bunlar silinemeyen on isimdir. Onlar
on Sefirot’dur, bütün gerçekliğin kalıcı değişmez yapısıdır. On Sefirot, Yaratan ile insan
arasındaki bağlantının on seviyesidir.
“Yaratan’’ adı verilen üst güç, bizim üzerimizdeki Bina’nın gücüdür. Denildiği gibi, biz
Keter, Hohma, ve Bina, Zeir Anpin, ve Malkut’a sahibiz. Bina bizim için Yaratan’dır.
Zeir Anpin’in kendisi altı kısımdan oluşur.
Öyleyse on Sefirot - on isim silinemez. ‘’Silinemez’’ ne anlama gelmektedir? Onlar
kalıplar gibidir, kalıcı bağlantılar, üst bir seviyenin alt bir seviyeye olan sabit ilişkisinin
tesisleridir.
Alt seviye biziz. Üst seviye ise daha yüksek bir güç.
E-L-O-H-I-M (Tanrı)
Neden burada Yaratan Bina olarak adlandırılıyor?
Çünkü bu bizim edinebileceğimiz maksimum seviye, onunla beraber çalışabileceğimiz.
O seviyenin ilişkisinin bize bir ismi var: Elokim.
Gimatria’daki Elokim doğadır. İki güç arasındaki ilişki üst dünyanın doğasıdır veya
genel gerçekliğin.
Bir soru sorulabilir: eğer biz manevi dünyayı İbrani harflerini kullanarak tanımlarsak,
farklı bir dilde üst gerçekliğin o ilişkilerini, o aynı izlenimlerini ve duygularını
tanımlayabilir miyiz?
Hayır.
Bir İngiliz, Rus, Alman, Kabalist olacak herhangi bir insan, üst dünyanın duygusuna
girecek kişi, güçler arasındaki ilişkiyi hissedecek – Malkut’un tarifi, nokta, üst ışık
üzerinde. Kişi İbrani harflerinin şeklinde hareketi hissedecek ve herhangi başka bir
yolla değil.
Nasıl Rus bir tutuklu İbranice bir şarkı kitabı yazabilir?
Benim daha Rav’ımla olduğum zamanlarda, çok özel bir durum vardı: Rusya’dan bir
adam geldi. İşçi kampında bulunmuştu, orada çok sıkı çalışmıştı ve hapiste oldukça
fazla zaman geçirmişti. İbranice bilmiyordu ve Yahudi’likten oldukça uzaktı, buna
rağmen Yahudi idi. İsrail’e 1983 veya 84 bulunmuştu.
Ben ilk kitabımı basıyordum. Beni buldu geldi ve bana orada hapiste yazdığı
şarkılardan oluşan bir kitap verdi – İbranice; lisan hakkında hiç bilgisi olmadan. Bu bir
mucize. Ben orada yazanı güç bela anladım. İbranice’nin çok yüksek bir seviyesinde
yazılardı.
Kitabı Ravi’ıma götürdüm ve o dedi ki adamın ıstırabından ve arzusundan kendisine ne
olduğunu ve dünyanın neden ona bu kadar sert davrandığını anlamak için, kendisi
dışındaki dünyanın hissinin içine girmiş. Kendi hissinin dışındaki, üst dünyayı
hissetmekten, o sembolleri anlamaya ve yazmaya başlamış. Ve aslında onlar şaşırtıcı
derecede güzel şarkılar. Kelimeler çok yüksek öyle ki ben onların yüzde doksanını
anlayamamıştım.
Bu gerçekten oldukça eşsiz bir örnek, gösteriyor ki bir insan gerçekten manevi
düşünceyi kavrayabilir öyle bir yolla ki onun içindeki izlenim harflerin eşsiz bir etkisidir.
Harflerin şekli bizim için dikkatli bir yol ile güçler arasında ilişkiyi ve bizi etkileyen
ilişkilerini tanımlayabilir.
Ders 3
İsmini Değiştiren Kişi Şansını Değiştirir
Her harfin kendi karakteri ve huyu vardır.
Eğer “harflerin makalesi” ni okursanız, Rav Şimon’un nasıl, mecazi ve dolaylı bir
yoldan, her harfin karakterinin özelliklerini ve yaradılışını içerdiğini bulacaksınız.
O bir tür yaşama sistemi çizer, her harfin bizimle nasıl ilişki kurduğunu gösteren,
içimizde çalıştığını, davrandığını ve bizi harekete geçirdiğini ve son olarak, bize nasıl
yapıştığını ve onun tarafından nasıl çalıştırıldığımızı.
Dünya yaratıldı, şans eseri değil, ama harfler ile.
Bunlar yirmi yedi model; yirmi yedi kanun ki bizim içimizde işliyor eğer biz onlara tam
anlamıyla nasıl tepki göstereceğimizi bilirsek. İçimizdeki bu yirmi yedi harf ile, ilahi
takdirin bilgeliği ve yüce idare bize ifşa edilecek ve bu yüzden, biz doğru yanıt
verebilecek durumda olacağız.
Harfleri okumak demek onların niteliklerini edinmek demektir
Harfleri okumak sadece bir hikayeyi okumak değildir. Bu, o yirmi yedi harfin
karakterinin özelliklerinin nasıl edinileceğini bilmektir. Bir kişi kelimeyi okuduğu zaman
iç gücü ve her harf için olan işareti tetikler. Kişi harfi tanıdıkça dış bir sembol üstüne
kendi iç harfini koyar. Metnin bir parçası haline gelir; yazara katılarak üst dünyanın
hissinine geçer, yazarın kitabın her bir harfini yazdığı aynı manevi yere.
Bu yirmi yedi niteliği veya manevi kabı edinen kişi Zohar’ı okuyabilir ve Rav Şimon’a
bağlanabilir.
Kişi, Rav Şimon kitabı yazarken hissettiği duyguların, hislerin aynılarını hissedecektir.
Bu bütün konunun ancak tek görünümüdür.
Diğer bir taraftan kafanız karışmasın ve düşünmeyin ki harflerin içinde bir güç vardır,
öyle ki ona sahip değillerdir. Eğer ben sadece bir harf yazarsam, onun zaten kutsal bir
harf olduğu hatasına düşmeyin ve bunu düşünmeyin, öyle ki o satırlarda güçler vardır
ve herhangi bir karalamada.
Kuvvet veya güç insanın içindedir, kendi niteliklerinden iç semboller alan ve oluşturan.
Kişi bir nitelikten biraz alır, başka bir nitelikten biraz, vesaire. Ve bütün bunun içinde
kendinden harflerin yirmi yedi formunu inşa eder. Kendi doğal niteliklerinden yirmi
yedi harfi oluşturduktan sonra, onlarla oynamaya başlar, aynı bir Lego oyunu gibi ve
bu sonuçla kelimeler ve cümleler adı verilen kendi hareketlerinin düzenini inşa eder.
Harflerin Alef’ten Tav’a direkt bir yolu vardır, bizim alışkın olduğumuz yol.
Ayrıca harflerin ters dönmüş düzeni de vardır – bir dönüş düzeni.
Birbiriyle değiştirilebilir harfler vardır, bu bir harfi başka bir tanesinin yerine
koyabileceğimiz anlamına gelir. Alef, Ain, Kuf, Kaf, vb. Bu analizin daha yüksek bir
seviyesidir, hangi güçlerin farklı seviyelerde davrandığını görmek için kullanılabilen.
Gimatria’ya göre birbiri ile değiştirilebilen harfler vardır: on, yüz, ve bin vs.
Hepsinde, bizim harflerimiz etkinin iki formunun sonucudur.
1. Harfler bir nokta ile başlar. Bu nokta ya kişinin egosudur, onun içindeki siyah, öyle
ki kişi onu üst ışığın içine getirir veya üst yada alt dünyalardan bir izlenim, mesela,
ihsanı almanın heyecanı gibi.
2. Diğer form ise, eğer ihsanın sağa, sola, yukarı ve aşağı doğru nokta ile bağlantılı
olmasındadır. İşte harfler bu şekilde oluşmuştur.
Eğer biz bir Sofer stam’ın (sertifikalı kutsal kitap yazarı) doğru yazılmışını alırsak,
görürüz ki harfler basit elementlerden oluşmuştur, kısa bir dikey çizgi, uzun bir dikey
çizgi, bu uzun bir ‘vav’ olabilir ki bu aynı zamanda bir ‘daled’ dir veya bir daire. Olan
yaklaşık olarak budur – bu harflerin şekillerinin yapısıdır.
Örneğin Het, bir Zain ve başka bir Zain’den yapılmıştır ve onların arasındaki
bağlantıdan. Hey içinde Vav olan bir Daled’dir. Alef yukarıda bir Yud ve aşağıda bir
Daled’den inşa edilmiştir vesaire vesaire.
Harflerin kendileri modellerdir – bizim üzerimize davranan güçlerin sabit ve kusursuz
ilintileri. Ancak, her harf onun üzerinde davranan detaylı güçlerin bütünlüğünden ve
ona özelliğinden inşa edilmiştir.
Bu noktada neden harfleri başka formlar ile değiştirdiğimizin sebeplerine girmeyeceğiz
veya neden harflerin geriye ya da ileriye doğru gidebileceğine, biz Gimatria’yı
tartışacağız.
Gimatria: Kaplar ve doldurma
Gimatria, harfler yerine numaralar kullanılan başka bir belgeleme formudur.
Her harfin kendi uygun sayısal değeri vardır. Bu sonuçla biz kaydetmenin başka bir
yolunu keşfederiz – sayısal bir yolu.
Bu bize ne verir? Bu bize arka tarafı verir: Kabın derinliğini ve yoğunluğunu ki kap
dolguyu içerir ve bu ışıktan heyecanı almaktır.
Gimatria, basitçe söylersek kapların kendileri hakkında bilgi kaydetmenin başka bir
yoludur.
Bu onları dolduran ışık hakkında bilgi değildir, ama kapların bedeni hakkında bilgidir.
Genel bir kural olarak, Gimatria ile biz kaplar arasında ayrım yaparız, örneğin Yud Hey
Vav Hei. Bu manevi form, her manevi hissin içinde vardır; bu kabın iskeletidir ki
Yud’un ucunu ve dört ek kısmı içerir – hepsi hepsi: KETER, HOHMA, BINAH, ZEİR
ANPIN, MALKHUT ve onun dolgusu. Dolgu ışığın farklı türleri ile olabilir: Yud, Alef,
veya Hei, ki bu OR HOHMA (bilgeliğin ışığı) anlamına gelir veya OR HASADİM
(merhametin ışığı).
TZIMZUM ALEPH (ilk küçülme) veya TZIMZUM BET (ikinci küçülme) hakkında olup
olmadığına bakmaksızın, kabın ismi onun özü veya tanımıdır: bir iskelet ki asla
değişmez ama onun içinde ışıklar değişir.
Öyleyse Gimatria kabın kendisini kapsar – bu kendisinin dört kısmı ile sabitlenmiştir ki
bunlar dört harftir, Yud’un ucu ile beraber beş: KETER, HOHMA, BINA, ZEİR ANPİN,
MALKUT ve onu dolduran ışıklar.
Kabın kendisine ek olarak kabı dolduran ışıkların toplamına bir ‘’isim’’ denir.
İşte bu maneviyatta bütün seviyelerin ve durumların (etkilerin) isimlerinin nasıl inşa
edildiğidir. Maneviyatta bir etki ya da durum nedir?
Manevi dünyayı araştıran bir insan bir kaba dönüşür, duygusal bir kap, bir ölçme kabı,
ki bu manevi ışık ile doldurulur. Kişi aynı zamanda HAVAYAH, KUTZO ŞEL YUD, YUD,
HEI, VAV, HEI ve onu dolduran ışığın ismi olur. Beraber buna "ŞEM ADAM” veya “bir
insanın ismi” denir.
Öyleyse eğer biz mesela ŞİMON ismini örnek olarak alırsak ve onun ismindeki
Gimatria’yı hesaplarsak, onun hangi manevi seviyede olduğunu bulacağız.
Her kim ismini değiştirirse şansını değiştirir?
Bizim kullandığımız isimler, insanlara tapınağın yıkımına kadar verilmiş olan isimlerdir,
ruhlarının köküne göre ve edinmeleri arzulanan manevi seviyelere göre. Öyleyse
tapınağın yıkımına kadar, verilen isimler her bireye gerektiği gibi uygundu, ki bu her
insanın özünde açıklanmıştır.
O zamanlarda insalar sadece hissetmekle kalmıyor, bir de gerçekten dış ve üst
gerçekliklerini yaşıyorlardı.
Tapınağın yıkımı ile, insanlar “Komşunu kendin kadar sev” manevi seviyesinden
“Boşuna nefret” adı verilen seviyeye düştü.
Üst dünyalar ile bağlantıyı kaybettiler.
Böylece günümüzde insanlara verilen isimlerin kişinin içselliğii le hiç ilintisi yok.
Birkaç gelenek kaldı, hasta bi insanın ismini değiştirmek, onun ismine başka bir isim
eklemek gibi. Bu, bugün hiçbir şey ifade etmiyor.
Biz gerçek isimlerimiz ile çağırılmıyoruz.
Mevcut ismimize yenilerini ekleyerek hiçbir şey başaramayacağız çünkü isimlerin
özünü bilmiyoruz.
Şansını (kaderini) değiştirmek isteyen bir insan veya güçlerini değiştirmek isteyen,
kendisini etkileyen veya onu harekete geçiren ışık yardımı ile iç niteliklerini
değiştirmek zorunda. Bunu yaparak tamamen farklı bir duruma hareket eder, farklı bir
manevi alana, ismini değiştirmeye izin veren.
Bugün biz, o günlerdeki insanların olduğu aynı manevi alanda olmadığımızdan beri,
bunu yapmamıza izin veren bir durumda değiliz. Ondan geriye kalan tek şey bir
gelenek ve şimdi bu tek yarar, bu faydalara inanan kişiler için yalnızca psikolojik.
İnsan’ın ismi – bir kişi, ki maneviyatı araştıran, ışık ile dolmuş bir kap (Kli)
gibi olur.
İsimler çok özeldir ve onları biz korumalıyız. Tevrat’da der ki, İsrail Mısır’dan çıkmaya
değerdi çünkü onlar isimlerini değiştirmediler.
Bunun anlamı, onlardan her biri kendi potensiyeline göre niteliklerini ıslah etti öyle ki
bütün insanlarda genel bir ıslah vardı.
İsimlerini değiştirmemenin ve manevi ilerlemenin erdemi ile, kendi isimlerine göre,
Mısır’ın diyarından çıkmaya layıklardı ve daha yüksek bir manevi seviyeye yükselmeye.
Ders 4
Harflerle Dünyayı İnşa Etmek
 Şans (mazal) – damla damla damlayan (nozel) bir güç
 Harflerin bilgeliği – 27 gücü doğru olarak harekete geçirmek
 Harfler ile dünyayı inşa etmek
 Beynin kullanılmamış kısmı manevi dünyanın araştırması için tasarlanmıştır
 72 isim üzerinde meditasyon? Psikolojik güçler, maneviyat değil!
 Sadece maneviyat ile tanışmada insan her harfin ne olduğunu tadar
Soru: “İsmini değiştir – şansını değiştir’’ diyorlar. Şans nedir?
Şans demektir ki biz Malkut’un son seviyesindeyiz. Bizim yukarımızda: Keter, Hohma,
Bina, ve Zeir Anpin var.
Galgalta VeEynaim’in yukarısından, ki bu bizim tam olarak edinemediğimizdir, ışıklar
iner. Bu ışıklar bizim onlara dayanabileceğimiz ve manevi dünyanın içine doğru azar
azar ilerlemede kullanabilmemize yeterli sınırlılıkta iner.
Bu kolay bir iş değil ve çok çaba gerektirir.
Biz alma kaplarımızı genişletmek zorundayız. Daha sonra, eğer bir insan çalışmak
istiyorsa ve manevi dünyaya, doğru ilerlediği gerçeğini kabul etmek istiyorsa,
“Mazalot” (şans) adı verilen o ışıklar kişinin üzerine davranır.
Mazal, nozel (sıvı) kelimesinden gelir. Damlalar halinde gelen ışık, sıvı gibi.
Malkut’da bir değişim vardır, ya ihsan etme tarafına ya da alma tarafına, bizi etkileyen
üst gücün değişimi.
Mazalot (talihler) de yukarıdan gelen güçlerdir, ıslahın içinde olduğu damlalar ile aşağı
gelen ışıklar. Bu “Talmud Eser Sefirot”da (On Sefirot Kitabı) çok iyi açıklanmıştır.
Eğer siz iç manevi alanınızı değiştirirseniz, ki burası ışığın alındığı yerdir, sonrasında
gerçekten şansınızı değiştirirsiniz ve aşağı gelip sizi dolduran ışık aracılığı ile kendinizi
değiştirirsiniz.
Soru: Günlük konuşma dilinde, kelimeler için herhangi bir anlam var mıdır?
Bizim dilimizde kelimelerin bir anlamı yoktur. Biz maneviyata bağlanabilen hiçbir
kelimeye sahip değiliz. Her türlü sembolü yazarak, okuyarak ya da konuşarak, ben
hiçbir şey yapmıyorum. Sadece kelimeleri ağzımdan çıkarıyorum.
Eğer ben kelimelerin içine güç koyabilecek olsaydım ve benden oluşan bu güçlerle,
gerçeklik üzerinde doğru şekilde hareket edebilirdim, yirmi yedi modelli düzenli bir
yolla kullanarak, sonrasında kelimelerin anlamı olurdu. Harfler birleşirdi ve kelimeleri
şekillendirirdi, kelimeler cümleleri oluştururdu ve böyle bir yolla ben gerçekliğe etki
ederdim ve gerçeğin bana geri dönen etkisini benim seçtiğim bir formda hak ederdim.
İşte ben bu şekilde dünyayı inşa ediyorum – harfler ile.
Ama bu perdelerin içinde gizlenmiş harflerin gücünü bilmeme bağlıdır. Ben
MANTZEPA"CH harfleri ile üst dünya üzerinde ihsan oluşturduğum zaman, Malkut’dan
Bina’ya kadar olan harflerle, ihsanın harfleri ile, kendi gerçekliğimi yönlendirmeye
başlarım.
Kendim için, ben seçiyorum ve geleceğimi belirliyorum. Bu sadece bu güçleri edinmem
şartındadır.
Aslında, Kabala’nın Bilgeliği bize harflerin anlamını öğretir ve yirmi yedi gücü doğru
olarak nasıl harekete geçirebileceğimizi.
Soru: Biz öğrendik ki, bizim bir fark yaratma yeteneğimiz yok, herşey verildi,
herşey zaten var, basitçe biz orada değiliz ve onu görebilecek veya
deneyimleyecek durumda değiliz, öyleyse geleceği etkilemek nasıl mümkün?
Biz bir gerçeklik içindeyiz, “Ein Sof” (sonsuzluk) adı verilen.
Sonsuzluk demek gerçeğin hiçbir sınırı, şekli yok demektir. Ben özelliklerime bağlı
olarak sonsuzluktan sürekli farklı şeyler hissediyorum.
Kabala’nın Bilgeliği nasıl iyi hissedileceğini açıklar. Öyle iyi ki ben ebediyi
hissedebilirim, hayat ve ölümün üzerinde, bütünlüğü ve sınırsız gelişimi hissedebilirim.
Bütün bunlar şimdi hissedilebilir, eğer sadece ben o yirmi yedi harfin doğru güçlerini
yanlışsız bir şekilde edinir ve düzenlersem.
Geleceği etkilemek – bu ihsan etmek denilen şeydir. Bir gelecek yok, herşey şimdi,
ama benim gerçeği algılama şeklim değişecek, sınırsız bir şekilde, etrafımdaki herşeye
eşit olarak.
Doğanın genel kanunu, içindeki her kısmı dengeye doğru itmektir. Bütün gerçeklik ile
dengede olmak demek ebediyi, mükemmeli hissetmek demektir, sınırlamalar olmadan,
baskı olmadan.
Bu bizim şu anda hissettiğimiz gerçeklik değil, onunla dengeyi koruduğum; ama o
daha doğru bir gerçeklik, kapsayan.
Yirmi yedi model aracılığı ile, ben bu güçleri edinirim, kendimi bütün gerçeklikle nasıl
dengeliyeceğimi öğrenerek.
Bu formda eşitliğe ulaşmaktır – sonsuzluk.
Sonsuzluk aslında bu yirmi yedi harftir.
Soru: 72 harf, isimler üzerine olan o meditasyonlar hakkında birşeyler
söyleyebilir misiniz? Bunlar gelişimde hangi ölçüde yardım edebilir?
Eğer ona inanırsanız – herşey yardım edebilir. Yetmiş iki harf yerine yirmi yedi harf
alın, bu fark etmez, bunların hepsi aynı.
Ben meditasyonlar konusunda bir uzman değilim. Siz onlar aracılığı ile inandığınız
psikolojik güçleri harekete geçirirsiniz.
Eğer, örneğin, bir çocuktan oyuncak bebeğini veya çok sevdiği oyuncak ayısını
alırsanız – ondan hasta olacaktır. Geri verirseniz – yeniden sağlıklı olacaktır.
Biz eşyalara çok bağlıyız ve her türlü alışkanlıklara. Öyleyse eğer bu tür güçleri
harekete geçirirseniz, eğer işe yaradığına inanırsanız, onlardan güç alırsınız.
Ama bunlar psikolojik güçlerdir, maneviyata ait değiller. Basit bir şekilde siz
kendinizden çıkardığınız psikolojik bir güç ile güçlendirilirsiniz.
Bu aynı zamanda Hindistan ve Çin’deki insaların da dünya algısı; bu bütün dinlerden
ortaya çıkan herşeyi kapsayan nitelik – insanın icadı olan psikolojik güçten. Burada
özel bir denetim yok, öyle ki üst dünyadan size buraya inen.
Biz üst gerçekliği hakiki edinme hakkında konuşuyoruz, bir gerçeklik ki siz kendi
kaplarınız ile araştırırsınız ve her türlü çeşitli birleşimin veya şeklin yanlış imgelemini
değil. Siz onları edinmek zorundasınız.
Öyleyse yetmiş iki harf A”B’nin seviyesi. Bu öylesine yüksek bir seviyedir ki ona sadece
bu kombinasyonları nasıl yapacağını bilenler ulaşabilir.
Eğer siz bu seviyede değilseniz bunun hiçbir anlamı yok.
İşte bu nedenle, genelde, ziynetlerin tamamı, kırmızı ip, kutsal su vb. gibi “uğurlu
tılsımlar” ın maneviyat ile hiçbir ilişkisi yoktur.
Onlar bir kişiye yardım ederler çünkü sadece kişinin içindeki güveni biraz uyandırırlar.
İşte insan bu şekilde oluşmuştur, kendi psikolojik güçlerinden.
Ben eleştirmiyorum, eğer bu birilerine yardım ediyorsa, bu iyidir – bırakın yardım
etsin. Ama bunun maneviyata ait olduğunu düşünmeyin. Bu sadece işsel iyileşme.
Soru: Normal bir insan beynin yüzde üçünden beşine kadarını kullanır. Şu
mümkün müdür ki Kabala’nın bütün bilgeliği beynim de zaten var ve sadece
ben onu kullanmıyorum?
Beynin yüzde yirmi yedilik kısmı sizin manevi dünyayı araştırmaya başlamanız için
bekliyor.
Bundan dolayı ona dikkat edin, ihtiyacınız olacak.
Bu gerçekten böyle, daha geniş ölçekte bir gerçekliğe girmenin ne anlama geldiğini
hayal edin.
Soru: Daha önce bahsettiğiniz Gimatria harflerin özelliklerinin bir parçası mı?
Gimatria sadece bir sayı, yirmi yedi bileşen içeren bir sayı. Kabın gimatriası bu: Yud-
Hei-Vav-Hei. Yud on, Hei beş, Vav altı ve hepsinin beraberliğinden ortaya çıkan
yirmi altı.
Kabın gimatriası bu – bir sayı.
Kap, kendisine giren ışık ile birleşmiş, örneğin – otuza eşit olan ışık, sonra otuz artı
yirmi altı – toplamda elli altı. Bu kişinin kendi iç durumunda olduğu form.
Gerçek şu ki ben harfler hakkında bölyesine ortak basit bir tarzda açıklamada iyi
değilim. Çünkü sadece hisler aracılığı ile etkiler ve maneviyat ile tanışma aracılığı ile
kişi anlamaya başlayabilir veya her harfin ne olduğunu tatmaya.
Sonra kişi hisseder ki bu onu sağa çekiyor veya sola.
İnsan üzerinde düşünmeye başladığı zaman, bu şekiller onun içinde form almaya
başlar.
Harfler şekillenmeden önce kişi ile konuşmanın hiç bir yolu yok.
Başka şekilde söylemek gerekirse “onun beraber çalışabileceği harfleri yok”.
İşte bu nedenle ben size Zohar’ın ilk kitabındaki “Otiot De Rav Himnona Saba” adlı
harflerin makalesini okumanızı öneriyorum.
“On Sefirot’un Çalışması”nda ve Zohar’ın diğer bölümlerinde konu ile ilgili çok daha
fazla materyal var.
Diliyorum ki hepiniz maneviyatın içine girersiniz, gerçek harfleri görürsünüz, onların
nasıl geldiğini ve ruhunuzu sardığını ve onlar aracılığı ile ebediyeti keşfetmeye
başlayacaksınız. İyi şanslar.
BNEI BARUCH’LA TEMASA GEÇMEK İÇİN
Bnei Baruch
1057 Steeles Avenue West, Suite 532
Toronto, ON, M2R 3X1
CANADA
Türkiye’den Bilgi Almak İsteyenler
E-posta: turkish@kabbalah.info
İnternet Sitesi: www.kabbalah.info/turkishkab/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder